Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım.
- I have to buy a car this weekend.
Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
- I have to buy a new carpet for this room.
Onlarla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to them.
Onunla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to him.
Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.
- If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.
Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
Tom ile birkaç dakika yalnız geçirmek istiyorum.
- I'd like to have a few minutes alone with Tom.
Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.
- I haven't yet met anyone I'd want to spend the rest of my life with.
Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
- We have to stop him from drinking any more.
Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.
- It is believed that whales have their own language.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Faturayı ödemek zorunda kaldım! Bir dahaki sefere, onlar beni davet etmek zorunda kalacaklar.
- I had to pay the bill! The next time, I'll have them invite me.
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Ben ne zaman hile yaptım?
- When have I ever cheated?
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Tom'un kabul etmekten başka hiç bir seçeneği olmayacak.
- Tom will have no choice but to agree.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
Bayanlar ve Baylar, şu anda Tokyo Uluslararası Havaalanı'na inmiş bulunmaktayız.
- Ladies and Gentlemen, we have now landed at Tokyo International Airport.
Siyasal etkinlikte bulunmak için zamanım yok.
- I have no time to engage in political activity.
Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
Korkarım ki paydos etmek zorunda kalacağım.
- I'm afraid I'll have to call it a day.
You can show that you have a large vocabulary without burdening your readers with added information.
- So können Sie zeigen, dass Sie über einen großen Wortschatz verfügen, ohne dass Sie Ihren Lesern zusätzliche inhaltliche Informationen aufbürden.
If you do not have this program, you can download it now.
- Wenn Sie nicht über dieses Programm verfügen, können Sie es jetzt herunterladen.