Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
I gave up smoking for health.
- Ben sağlık için sigara içmekten vazgeçtim.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
- Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
He is too proud to give up.
- O vazgeçemeyecek kadar çok gururludur.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.