It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
They are negotiating to reach a satisfactory compromise.
- Onlar tatmin edici bir uzlaşmaya varmak için müzakere ediyorlar.
I want to reach the hotel before it gets dark.
- Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
We have little money available for the research.
- Araştırma için mevcut az paramız var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
How long does it take to get to Vienna on foot?
- Vienna'ya yürüyerek varmak ne kadar sürer?
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
- Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
I do not believe that God exists.
- Allah'ın var olduğuna inanmıyorum.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
There are 340 species of hummingbirds.
- Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
Get inside and lock your doors! Close your windows! There is something in the fog!
- İçeri gir ve kapılarını kilitle! Pencerelerini kapat! Sisin içinde bir şey var!
Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
How long will it take to get there?
- Oraya varmak ne kadar sürer?
You'd better hurry up if you want to get home before dark.
- Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.
We have to come to some agreement.
- Bir anlaşmaya varmak zorundayız.
There's someone in there.
- Orada içeride biri var.
There's somebody in there.
- Orada içeride biri var.
Is there a flight in the afternoon?
- Öğleden sonra bir uçuş var mı?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
C'deki değişken isimler büyük küçük harfe duyarlıdır.
- Variable names in C are case sensitive.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.