It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
You have reached your destination.
- Varmak istediğiniz yere ulaştınız.
At a speed of 17 km/sec, it would take about 75,000 years to reach Proxima Centauri, the second nearest star from Earth.
- Saniyede 17 km hızla dünyadan en yakın ikinci yıldız olan Proxima Centauri'ye varmak yaklaşık 75.000 yıl alır.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
Is there a tour guide available?
- Müsait bir tur rehberi var mı?
There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
He made an effort to get to the station early.
- İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
I do not believe that God exists.
- Allah'ın var olduğuna inanmıyorum.
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There are 340 species of hummingbirds.
- Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
There is a book on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap var.
Get inside and lock your doors! Close your windows! There is something in the fog!
- İçeri gir ve kapılarını kilitle! Pencerelerini kapat! Sisin içinde bir şey var!
I'll get in touch with you as soon as I arrive.
- Varır varmaz seninle temas kuracağım.
I want to reach the hotel before it gets dark.
- Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
- Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
We have to come to some agreement.
- Bir anlaşmaya varmak zorundayız.
Is there something in there?
- Orada bir şey var mı?
I think that there is a man in there.
- Sanırım orada bir adam var.
Is there a flight in the afternoon?
- Öğleden sonra bir uçuş var mı?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
C'deki değişken isimler büyük küçük harfe duyarlıdır.
- Variable names in C are case sensitive.