vâr

listen to the pronunciation of vâr
İngilizce - Türkçe
değişken

Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim. - Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.

Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz. - Tomorrow we expect variable weather with a likely chance of precipitation.

variant variation
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) (-) f. (Teşbih edatıdır) Gibi, ...li, kerre, def'a, sâhib, mâlik, lâyıklık (yerinde kullanılarak birleşik kelimeler yapılır). Meselâ: Melek-vâr : Melek gibi. Ümid-vâr: Ümidli
(Osmanlı Dönemi) f. (Teşbih edatıdır) Gibi, ...li, kerre, def'a, sâhib, mâlik, lâyıklık (yerinde kullanılarak birleşik kelimeler yapılır). Meselâ: Melek-vâr : Melek gibi. Ümid-vâr: Ümidli
Sahiplik bildiren olumlu isim cümleleri kurar: "Rahatsız etmek istemem, hem de işim var."- H. E. Adıvar
Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
Elde bulunan şey
Elde bulunan her şey: "Elimizden alınan şeyler bütün varımız ve bütün varlığımızdır."- R. E. Ünaydın
Sahiplik bildiren olumlu isim cümleleri kurar
Elde bulunan her şey
var etmek
Meydana getirmek
var gücüyle
Olanca gücüyle, var kuvvetiyle
var kuvvetiyle
Var gücüyle
var olmak
Sağ olmak, yaşamak
var yok
Belli bir ölçüye ya ulaşır ya ulaşmaz; herhangi bir ölçüye, miktara yakın; olduğu bile kuşkulu
İngilizce - İngilizce
Alternative spelling of VaR.; Value at Risk
Value-added reseller. A business that re-sells goods, especially with some additional service, such as selection assistance, installation, or support
Value at Risk
variance
variable
company that improves an existing product and resells it under its own brand name
A business that repackages and improves hardware manufactured by an Original Equipment Manufacturer (OEM) A VAR typically improves the original equipment by adding superior documentation, packaging, system integration, and exterior finish
– Value Added Reseller: Reseller who targets specific industries, business segments, or markets to sell product, consult and provide on­going support Revenues tend to be generated from value added services i e Training, custom software, special hardware, etc
Value Added Reseller
/veir/ or /var/ n Short for `variable' Compare {arg}, {param}
Computer reseller who puts together particular customer solutions
Value Added Reseller A company that resells another vendor’s product together with software, applications or consulting services of its own, thus adding value The original product’s name is usually still used
nIII: courage; brave, courageous
a unit of electrical power in an AC circuit equal to the power dissipated when 1 volt produces a current of 1 ampere
char Variability flag B_Vreal B - V U_Breal U - B Uncertchar Uncertainty flag [(] EmRedreal Emission redshift RedUnchar Uncertainty flag [)] Absorpchar Absorption flag EmLinechar Emission line WaveLint Wavelength AbsRedreal Absorption redshift IDrefint Identification reference EmRefint Emission redshift reference VarRefint Variability reference RadRefint Radio reference AbsRefint Absorption reference Noteschar Notes Go back to main index webmaster@ucolick org A Service of the Computing Support Group UCO/Lick Observatory University of California Santa Cruz, CA 95064 Tel: +1 408 459 2630 Fax: +1 408 454 9863
Acronym for Value Added Reseller A VAR is a business that adds its own "value," or application, to an existing product, and resells the resulting enhanced product as a package
VA regulation
Value Added Re-seller
variant
Company that writes application software that is packaged and sold with underlying systems software (often including a DBMS) and hardware
an abbreviation for variety It applies to a variation of the species
The SI unit of reactive power The reactive power at the port of entry of a single-phase two-wire circuit when the product of (a) the rms (root mean square) value in amperes of the sinusoidal current, (b) the rms value in volts of the voltage, and (c) the sine of the angular phase difference by which the voltage leads the current is equal to 1
value-added reseller; a business that repackages and improves hardware manufactured by an original equipment manufacturer
See: Value-at-risk model
a company that integrates the hardware and software of several vendors with its own software, then resells the entire package
Value-Added Reseller A business that repackages and improves hardware manufactured by an original equipment manufacturer
Variable This Virtual character formatting element indicates text that represents a variable name
Value-Added Reseller
[in] Contains the name of the item in the collection
Volt Amps Reactive
abbreviation for volt ampere reactive Unit of ac reactive power
sojer
til tree
dictagraph
cymograph
algonkian
sodger
alcade
caracul
chico
soger
A var
coign
Türkçe - İngilizce
(çoğul) there are
available

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

Is there a tour guide available? - Müsait bir tur rehberi var mı?

(tekil) there is
existing, in existence
used to indicate a willingness to participate in something: Ben varım. Count me in!/I'm willing to do it./I'm with you
one's all, everything one has: Bütün varını bu işe harcadı. He put his heart and soul into this job
present, in attendance; at hand, available
existent, available, present; there is/are; (saatlerde) to; possessions, belongings
there

There is a clock on the wall. - Duvarda bir saat var.

There are few sites in the Tatar language on the Internet. - İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.

there is/are
belongings

Tom lost all his belongings. - Tom tüm varlıklarını kaybetti.

time to

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

He needed more time to complete the task. - Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

possessions

Sami left all of his possessions behind. - Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.

(Bilgisayar) exists

I do not believe that God exists. - Allah'ın var olduğuna inanmıyorum.

God exists, but he forgot the password. - Tanrı var ama şifreyi unutmuş.

existent

Tom is having an existential crisis. - Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.

Thinking about the universe always gives me an existential crisis. - Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.

there are

There are 340 species of hummingbirds. - Sinekkuşlarının 340 türü vardır.

There are 40 pupils in this class. - Bu sınıfta kırk öğrenci var.

there is

There is a church at the back of my house. - Evimin arkasında bir kilise var.

In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is. - Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.

get in

Get inside and lock your doors! Close your windows! There is something in the fog! - İçeri gir ve kapılarını kilitle! Pencerelerini kapat! Sisin içinde bir şey var!

How did you get in? Do you have a key? - İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?

in there

There's someone in there. - Orada içeride biri var.

I think that there is a man in there. - Sanırım orada bir adam var.

theres
is there

Is there life before death? - Ölümden önce hayat var mıdır?

Is there anything to drink in the refrigerator? - Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?

to
var olmak
exist
var olmak
be
var olan
existing

Keeping existing clients is just as important as finding new ones. - Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.

var olmak
appear
var olmak
obtain
var olmak
1. to exist. 2. to come into existence
var (zaman)
time to
var olmak
to be
var olmak
be there
var mi
There
var mı
Do you have
var mısın
Are you
var ol
be
var yok
There are no
Var ol!
May you live long!
var etmek
to create
var etmek
generate
var etmek
to bring (something) into existence, create
var gücüyle
with all his might
var gücüyle
with might and main
var gücüyle
with all one's strength
var gücüyle
amain
var gücüyle
up against the wall
var gücüyle
with one's back to the wall
var gücüyle çalışmak
pull out all the stops
var kuvvetiyle
with all his might
var mı bana yan bakan
Who dares to say me nay?
var mısın
(Konuşma Dili) Will you?/How about it?
var ne bilsin yok halinden
(Atasözü) A rich person can't really appreciate what it's like to be poor
var ol
Good for you!/Well done!/Bravo!
var olan
existent
var olan
substantial
var olan
in being
var olma
entia
var olma
continued existance
var olma
ens
var olma
existing
var olma
corporeity
var olmak
to exist, to be
var olmak
consist
var olmak
endure
var olmak
subsist
var olmak
come into being
var olmama
nonentity
var olmama
nonexistence
var olmayan
nonexistent

Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things. - Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.

var olsun, yerinde olsun
(Konuşma Dili) I wish him well, nevertheless I'm glad I don't have to see too much of him
var yok approximately, about, close to: Ali beş yaşında var yok
I'd say Ali's close to five years old
ne var ne yok
what's up?
ne var ki
but
Ne alakası var
What's the connection?, What's it got to do with it?
doğuştan var olan
instinctive
ismen var olan
nominal
mahzuru var mı
do you mind?
ne var
What's the matter
sakıncası var mı
do you mind?
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) by all means you can stay
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) you are most welcome
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) by all means you can stay in here
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) latch string is always out
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) you are more than welcome
başımın üstünde yerin var
(Ev ile ilgili) you are always welcome here
dosya var
(Bilgisayar) file exists
elde var bir
carry one
elimde var
yes, on hand
sizde var mı?
do you have?
uykum var
i'm sleepy
zaten var
(Bilgisayar) already exists
boş yer var
Vacancy
Beterin beteri var
(Atasözü) Nothing so bad but might have been worse
Bir elin nesi var iki elin sesi var
(Atasözü) Many hands make light work
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var
(Atasözü) A miss is as good as a mile
bir elin nesi var iki elin sesi var.
(Atasözü) Four eyes are better than two
gidipte dönememek dönüpte bulamamak var
(deyim) there is going but not turning back and yet there is turning back but not finding you
ilgisi var
has to do
armutun sapı var, üzümün/kirazın çöpü var demek
to find a fault in everything
bir elin nesi var iki elin sesi var
two heads are better than one