uzun süre

listen to the pronunciation of uzun süre
Türkçe - İngilizce
a long time

The room has been empty for a long time. - Oda uzun süredir boş.

It will take a long time to suppress the revolt. - Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.

long period of time
heaps of time
ages

An old friend of mine dropped in on me for the first time in ages. - Eski arkadaşlarımdan biri uzun süredir ilk defa beni ziyaret etti.

I haven't seen you for ages. - Uzun süredir seni görmedim.

long time

Long time, no see. I hear that you've changed your job again. - Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.

NB: This was drawn a long time ago so the quality is low. - NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.

long term

I suppose it's different when you think about it over the long term. - Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.

donkey's years

I haven't seen you in donkey's years! - Uzun süredir seni görmedim!

long

The room has been empty for a long time. - Oda uzun süredir boş.

I saw that film long ago. - Uzun süre önce o filmi izledim.

aeon

I've been looking for a nice satin scarf like that for aeons. - Uzun süredir böyle güzel bir saten fular arıyorum.

uzun süre beklemek
have a long wait
uzun süre iktidarda kalmak
have one's inning
uzun süre iktidarda kalmak
have one's innings
uzun süre reddedilen
(Hukuk) long-contested
uzun süre önce
long ago

I have seen that film long ago. - Uzun süre önce o filmi izledim.

Tom should've done that long ago. - Tom bunu uzun süre önce yapmalıydı.

uzun bir süre
(deyim) a month of sundays
uzun bir süre
quite a while
çok uzun süre
aeon
Türkçe - Türkçe
uzun boylu
uzun süre