That psychiatrist specialized in eating disorders.
- O psikiyatrist yeme bozuklukları konusunda uzmanlaşmış.
Mary is an architect specialized in experimental designs.
- Mary deneysel tasarımlar konusunda uzmanlaşmış bir mimardır.
I specialize in medieval history.
- Orta çağ tarihinde uzmanlaşıyorum.
Professional translators quite often specialize in just one field, for example law or medicine.
- Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp.
He refused to ask for advice from experts.
- Uzmanlardan tavsiye istemeyi reddetti.
Dieticians are experts in the food industry.
- Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
A leading specialist was brought in to authenticate the painting.
- Önde gelen bir uzman resmi tasdik etmek için içeriye getirildi.
I'm not a specialist.
- Ben bir uzman değilim.
He's an authority in his field.
- O, alanında bir uzmandır.
Tom is an authority on jazz.
- Tom, cazda bir uzmandır.
Is it a good idea to hire former hackers to work as security professionals?
- Eski bilgisayar korsanlarını güvenlik uzmanı olarak çalıştırmak için kiralamak iyi bir fikir mi?
You need a professional to translate this.
- Bunu çevirmek için bir uzmana ihtiyacın var.
Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
- Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
- Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun.
Tom certainly is a poor judge of character.
- Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
He is a good judge of horses.
- O, atlarla ilgili iyi bir uzmandır.
Tom is a proficient marksman.
- Tom uzman bir keskin nişancıdır.
Which foreign language are you most proficient in?
- En çok hangi yabancı dilde uzmanlaşmış bulunuyorsunuz?