uzattırmamak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- cut short
- Make shorter by cutting
- interrupt and curtail before the planned end time
The party was cut short because everything was getting broken.
- interrupt before its natural or planned end; "We had to cut short our vacation"
- make shorter as if by cutting off; "truncate a word"; "Erosion has truncated the ridges of the mountains"
- interrupt, stop early, make shorter
- terminate or abbreviate before its intended or proper end or its full extent; "My speech was cut short"; "Personal freedom is curtailed in many countries"
- cause to end earlier than intended; "The spontaneous applause cut the singer short
- cause to end earlier than intended; "The spontaneous applause cut the singer short"
- uzat
- (Bilgisayar) stretch
He stretched out his arm to take the book.
- O, kitabı almak için kolunu uzattı.
Tom stretched out his legs.
- Tom bacaklarını uzattı.
- uzat
- {f} handed
I handed the examination papers in to the teacher.
- Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
Tom got two beers out of the refrigerator and handed one to Mary.
- Tom buzdolabından iki bira çıkardı ve birini Mary'ye uzattı.
- uzat
- drag out
- uzat
- {f} lengthened
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
- uzat
- {f} lengthening
- uzat
- {f} extended
We extended the meeting another 10 minutes.
- Toplantıyı on dakika daha uzattık.
She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
- uzat
- {f} hand
Tom got two beers out of the refrigerator and handed one to Mary.
- Tom buzdolabından iki bira çıkardı ve birini Mary'ye uzattı.
I handed the examination papers in to the teacher.
- Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
- uzat
- extend
He extended his right arm.
- O, sağ kolunu uzattı.
She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
- uzat
- elongate
- uzat
- prolong
The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu onun gününü uzatır.
Gooseberries can prolong your life.
- Bektaşi üzümü ömrünü uzatabilir.
- uzat
- lengthen
The coat is a bit too short. Can you lengthen it?
- Ceket biraz fazla kısa. Onu uzatabilir misin?
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
- uzat
- {f} extending
Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
- Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
- Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- uzat
- {f} prolonged
This huge war has been prolonged.
- Bu büyük savaşın süresi uzatılmıştır.
- uzat
- elongated
- uzat
- (Biyoloji) protract
- uzat
- crane
- uzat
- dragout
