uzatmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- stretch out
- extend
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
I want to extend my stay here for a few more days.
- Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
- prolong
- stretch
I want to stretch my legs.
- Ben bacaklarımı uzatmak istiyorum.
- hold out
- elongate
- to elongate, to extend, to lengthen; to prolong; (süre) to protract; to hand, to pass, to reach; (saç, sakal, bıyık, vb.) to grow; to drag sth out, to draw sth out, to enlarge on sth; to stick sth out
- extending
- proffer
- turn to
- (Muzik) sustain
- stick something out
- stick out
- lengthening
- elongating
- (Avcılık) exlend
- poke
- drape
- drag something out
- exposed
- add
- pad
- reach out
- to let (something) grow long
- sidestep
- belabor
- pull out
- repose on
- hold over
- augment
- grow
Growing this thick mustache has taken me quite a while.
- Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
Tom has been growing a beard all summer.
- Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- protract
- to stretch (a cord) (between two places)
- to prolong, drag (something) out
- to give, send
- to extend
I want to extend my stay here for a few more days.
- Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- rack
- outstretch
- pad out
- lengthen
- drag out
- draw out
- to hold out, extend, proffer
- enlarge
- belabour [Brit.]
- renew
- pass
- continue
- to lengthen
- hand
All you have to do is to hand this book to him.
- Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- reach
- carry over
- draw sth out
- expand on
- (Tıp) extrude
- {f} span
- {f} eke out
- {f} belabour
- {f} spread
- {f} stick
- crane
- stand over
- sprawl out
- {f} wiredraw
- spin out
- uzatma
- extension
This extension cord is too short.
- Bu uzatma kablosu çok kısa.
I need an extension cord.
- Bir uzatma kablosuna ihtiyacım var.
- uzatmak (kollar, bacaklar)
- stretch out
- uzatmak (kredi vb )
- (Ticaret) roll over
- notayı uzatmak
- sustain
- uzatma
- {i} stretch
I wouldn't mind stretching my legs a little.
- Bacaklarımı biraz uzatmamın benim için bir sakıncası yok.
I need to stretch my legs.
- Bacaklarımı uzatmam gerekiyor.
- uzatma
- extra time
- uzatma
- longdrawn
- uzatma
- (Bilgisayar) circumflex
- uzatma
- seine net
- uzatma
- (Askeri) extend
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
- Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- uzatma
- stretching
I wouldn't mind stretching my legs a little.
- Bacaklarımı biraz uzatmamın benim için bir sakıncası yok.
- uzatma
- (Spor) overtime
- uzatma
- (Ticaret) prorogation
- uzatma
- extension device
- uza
- drag on
- uza
- get longer
- uza
- draw out
- uzatma
- prolongation
- Uzatma
- extention
Where is the extansion cable?.
- ayağını yorganına göre uzatmak
- cut one's suit according to one's cloth
- ayağını yorganına göre uzatmak
- cut one's coat according to cloth
- ayağını yorganına göre uzatmak
- make both ends meet
- boynunu uzatmak
- extend one's neck (in order to see)
- boynunu uzatmak
- stretch one's neck
- boynunu uzatmak
- crane one's neck
- boyununu uzatmak/vermek
- to surrender (to), submit (to)
- dil uzatmak
- defame
- dil uzatmak
- malign
- dil uzatmak
- to talk against, to defame, to malign, to assail
- dil uzatmak
- rail
- dil uzatmak
- go for
- dil uzatmak
- sail into
- dil uzatmak
- attack
- dil uzatmak
- assail
- dostluk eli uzatmak
- give a friendly hand
- dudaklarını uzatmak
- pout
- el uzatmak
- claw
- el uzatmak
- (Hukuk) to encroach
- el uzatmak
- impinge
- el uzatmak
- thrust out hand
- el uzatmak
- bestow hand on smb
- elini uzatmak
- reach forth
- elini uzatmak
- arm
- elini uzatmak
- to reach for
- elini uzatmak
- thrust out one's hand
- elini uzatmak
- reach out
- iki seksen uzatmak
- send smb. sprawling
- iskele uzatmak
- (Konuşma Dili) make overtures to
- kafa uzatmak
- (at) bore
- kol uzatmak
- to spread, expand, branch out
- lafı uzatmak
- labour [Brit.]
- lafı uzatmak
- to take a long time explaining something
- lafı uzatmak
- belabor
- lafı uzatmak
- go into details
- lafı uzatmak
- labor
- lafı uzatmak
- belabour [Brit.]
- ona buna dil uzatmak
- to say nasty things about everybody
- sakal bırakmak/koyuvermek/salıvermek/uzatmak
- to grow a beard; to let one's beard grow
- saçını uzatmak
- grow one's hair long
- saçını uzatmak
- wear one's hair long
- sonraki akorda uzatmak
- suspend
- süresini uzatmak
- protract
- uza
- scat
- uza
- reach
Skirts last year reached just below the knees.
- Geçen yıl etekler tam dizlerin altına uzandı.
He stood up and reached for his hat.
- Ayağa kalktı ve şapkasına uzandı.
- uzatma
- lengthening, protraction; extension, prolongation; extra time; seine net
- uzatma
- lengthening
- uzatma
- continuation
- uzatma
- extending
Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
- Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- uzatma
- protraction
- uzatma
- continuance
- uzatma
- spread
- uzatma
- extratime
- uzatma
- fishnet one end of which is secured to the shore while it is in use
- uzatma
- renewal
- uzatma
- elongation
- uzatma
- tiebreak
- vadesini uzatmak
- to prolong a term
- vadesini uzatmak
- consolidate
- yaldızlı hap uzatmak
- hold out a carrot to smb
- yardım eli uzatmak
- bear a hand
- yardım eli uzatmak
- extend
- yardım elini uzatmak
- to give sb a helping hand
- zeytin dalı uzatmak
- (deyim) hold out an olive branch
- zeytin dalı uzatmak
- hold out the olive branch
- ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
- I'd like to extend my stay for a few days
- çok uzatmak
- belabor
- çok uzatmak
- belabour [Brit.]