uzatma!

listen to the pronunciation of uzatma!
Türkçe - İngilizce
don't dwell on it!
extension

That extension cord looks dangerous to me. You see where it's frayed there? - Bu uzatma kablosu bana tehlikeli gibi görüyor. Nereden yıprandığını görüyor musun?

I need an extension cord. - Bir uzatma kablosuna ihtiyacım var.

{i} stretch

I need to stretch my legs. - Bacaklarımı uzatmam gerekiyor.

I want to stretch my legs. - Ben bacaklarımı uzatmak istiyorum.

extra time
longdrawn
(Bilgisayar) circumflex
seine net
(Askeri) extend

Better to extend an olive branch than launch a missile. - Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.

Gooseberries are fruits that are effective at extending life. - Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.

stretching

I wouldn't mind stretching my legs a little. - Bacaklarımı biraz uzatmamın benim için bir sakıncası yok.

(Spor) overtime
(Ticaret) prorogation
extension device
prolongation
extention

Where is the extansion cable?.

lengthening, protraction; extension, prolongation; extra time; seine net
lengthening
continuation
extending

Gooseberries are fruits that are effective at extending life. - Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.

Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer. - Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.

protraction
continuance
spread
extratime
fishnet one end of which is secured to the shore while it is in use
renewal
elongation
tiebreak
Türkçe - Türkçe
uzatma!