Tom stretched out his legs.
- Tom bacaklarını uzattı.
Tom stretched his legs.
- Tom bacaklarını uzattı.
Tom poured milk into the glass and then handed it to Mary.
- Tom sütü bardağa doldurdu ve sonra Mary'ye uzattı.
Tom handed the contract to Mary.
- Tom sözleşmeyi Mary'ye uzattı.
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
Tom extended his stay by three days.
- Tom kalışını üç gün uzattı.
We extended the meeting another 10 minutes.
- Toplantıyı on dakika daha uzattık.
The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
I handed the examination papers in to the teacher.
- Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
Tom was able to extend his visa.
- Tom vizesini uzatabildi.
She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
This huge war has been prolonged.
- Bu büyük savaşın süresi uzatılmıştır.
If we don’t make it, we shall need to prolong the time frame.
- Eğer onu yapmazsak, zaman aralığını uzatmamız gerekecek.
The coat is a bit too short. Can you lengthen it?
- Ceket biraz fazla kısa. Onu uzatabilir misin?
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
- Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
This huge war has been prolonged.
- Bu büyük savaşın süresi uzatılmıştır.
He reached out for the book.
- O, kitabı almak için uzandı.
He stood up and reached for his hat.
- Ayağa kalktı ve şapkasına uzandı.