uzanma

listen to the pronunciation of uzanma
Türkçe - İngilizce
recumbency
reach
lounge
elongation
extent
lying

Kyoko is lying on the grass. - Kyoko, çimde uzanmaktadır.

I know you're not lying. - Uzanmadığını biliyorum.

uzanmak
reach out
uzanmak
lie down

I want to lie down and rest for a while. - Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.

I want to lie down for a few minutes. - Birkaç dakika uzanmak istiyorum.

uzanmak
{f} lie

I want to lie down for a few minutes. - Birkaç dakika uzanmak istiyorum.

He did nothing but lie in bed all day. - Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.

uzanmak
reach
uzanmak
lain
uzanmak
hand up
uzanmak
be ranging to the
uzanmak
{f} kip
uzanmak
{f} kip down
uzanmak
go over to
uzanmak
stretch out
uzanmak
extend along
uzanmak
jut
uzanmak
repose
uzanmak
trail
uzanmak
stretch
uzanmak
go to
uzanmak
sweep
uzanmak
extend
uza
drag on
uza
get longer
uza
draw out
uzanmak
recline
uzanmak
grasp at
uzanmak
lengthen
uzanmak
reposted
uza
scat
uza
reach

He reached across the table and shook my hand. - Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.

Skirts last year reached just below the knees. - Geçen yıl etekler tam dizlerin altına uzandı.

uzanmak
run along
uzanmak
lounge
uzanmak
to lie down on, stretch out on
uzanmak
reach out for
uzanmak
sprawl
uzanmak
to lie down, to recline; to stretch (oneself) out; to go to, to go over to; to reach (out); to extend
uzanmak
spread
uzanmak
loll
uzanmak
reach forth
uzanmak
rest

I want to lie down and rest for a while. - Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.

uzanmak
repose oneself
uzanmak
to reach to, extend as far as
uzanmak
be couched
uzanmak
to reach over to, stretch one's arm to; to stretch one's body towards
uzanmak
run
uzanmak
skirt along
uzanmak
outstretch
uzanmak
snatch at
uzanmak
to go to, go over to (a place)
uzanmak
range
Türkçe - Türkçe
Uzanmak durumu
Uzanmak
serilmek
uzanmak
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak
uzanmak
Yetişmek, ulaşmak: "Kedi, uzanamadığı ciğere murdar der."- Atasözü
uzanmak
Yetişmek, ulaşmak
uzanmak
Gitmek
uzanmak
Bir şey boyunca sıralanmak
uzanmak
Gitmek: "Öğleden sonra Şişli'den Beyoğlu'na kadar uzandım."- Y. K. Beyatlı
uzanmak
Bir alana yayılmak: "Sokağın dibinden gelen bir elektrik lambasının titreye titreye uzanan ışığında, bu iki gölgenin umumi şekilleri görülüyor."- P. Safa
uzanmak
Bir alana yayılmak
uzanmak
Boylu boyunca yatmak: "Nevin evde biraz uzanıp dinlenmezse hastalanacaktı sanki."- S. F. Abasıyanık
uzanmak
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak: "Cici Bey balkondan ablasının penceresine bir daha uzandı."- H. R. Gürpınar
uzanmak
Boylu boyunca yatmak
uzanmak
Bir şey boyunca sıralanmak: "İncecik ırmaklar vardı ki, kenarları boyunca uzanan sazlıkları arasından pembe tüylü flamingolar gezinirdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
uzanma