To love humanity, it must be viewed from afar.
- İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
Seen from a distance, the big rock looks like an old castle.
- Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kale gibi görünüyor.
A pet theory of mine is that things should be seen from a distance.
- Benim bir evcil hayvan teorim şeylerin uzaktan görülmesidir.
A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson.
- Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba.
Tom is a distant relative of mine.
- Tom benim uzaktan bir akrabam.
A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson.
- Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba.
Tom is distantly related to Mary.
- Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
Where's the remote control for the TV?
- TV için uzaktan kumanda nerede?
Tom picked up the remote.
- Tom uzaktan kumandayı aldı.
Tom is distantly related to Mary.
- Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
I often use SSH to access my computers remotely.
- Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh.
- Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'tan sadece 115 kilometre uzak.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
Tom put his bags in the trunk, then hopped in the car and drove off.
- Tom çantalarını bagaja koydu, sonra arabaya bindi ve arabayla uzaklaştı.
I saw a light far away.
- Ben uzakta bir ışık gördüm.
Tom wanted to get as far away from Mary as he could.
- Tom elinden geldiği kadar Mary'den uzaklara gitmek istedi.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
- Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
Christmas isn't far off now.
- Noel artık uzak değil.
Tom found Mary an apartment not too far from where she works.
- Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.
Your parents can't keep us apart forever.
- Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
- Kuzey kutup bölgesindeki sıcaklıklar uzak güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı artıyor.
I suggest you keep out of this.
- Bundan uzak durmanı öneririm.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
The traveler saw a light from afar and rejoiced.
- Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
It's very unlikely Tom knows how to play mahjong.
- Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.
I think it's highly unlikely that Tom will go bowling.
- Bence Tom'un bowlinge gideceği uzak ihtimal
With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.
You must keep this machine free from dust.
- Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
You should watch television at a distance.
- Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
We can see things in the distance using a telescope.
- Bir teleskop kullanarak uzaktaki şeyleri görebiliriz.
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
He returned back home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
Tom got back in his car and drove away.
- Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.
The injured were removed from the scene.
- Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.