uygunluğunu

listen to the pronunciation of uygunluğunu
Türkçe - İngilizce
appropriateness
{n} the quality of being very suitable
the quality or condition of being appropriate
{i} suitability, fitness, relevance, aptness
The state or quality of being appropriate; peculiar fitness
the quality of being specially suitable appropriate conduct; doing the right thing
uygun
proper

The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content. - IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.

Tom is the proper boy for the job. - Tom iş için uygun çocuktur.

uygun
suitable

This material is not suitable for a dress. - Bu malzeme bir elbise için uygun değildir.

This room is not suitable for sleeping. - Bu oda uyumak için uygun değil.

uygun
{s} favorable

Our ship sailed by favorable wind. - Gemimiz uygun rüzgarla denize açıldı.

The weather seemed favorable for the test flight. - Hava test uçuşu için uygun görünüyordu.

uygun
fit

This ship is not fit for an ocean voyage. - Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.

Tom is fitted to become a businessman. - Tom bir iş adamı olmak için uygundur.

uygun
convenient

If it's convenient, please come here tonight. - Eğer uygunsa, lütfen bu gece buraya gel.

This place isn't convenient for public transportation. - Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.

uygun
{s} correct

It's dangerous to assume that all of the sentences in the Tatoeba Corpus are correct and suitable for language study. - Tatoeba külliyatındaki tüm cümleleri, dil eğitimi için doğru ve uygun saymak tehlikelidir.

uygun
available

I'd like to put my valuables in a safe deposit box, if any are available. - Uygun olan bir çelik kasaya değerli eşyalarımı koymak istiyorum.

It is difficult to find a porter who is available in this railroad station. - Bu demiryolu istasyonunda uygun bir hamal bulmak zordur.

uygun
acceptable
uygun
likely

That's hardly likely. - Bu neredeyse hiç uygun değil.

uygun
reasonable
uygun
{s} favourable

This is the most favourable period for travelling in Russia. - Bu, Rusya'da seyahat etmek için en uygun dönemdir.

uygun
well matched
uygun
adequate

Sadly, Noah's ark was not an adequate environment for dragons, dinosaurs and unicorns. - Ne yazık ki, Nuh'un gemisi ejderhalar, dinozorlar ve tek boynuzlular için uygun bir ortam değildi.

I'm not stupid enough to climb a mountain in the winter without first making adequate preparations. - Kışın, önceden uygun hazırlık yapmadan bir dağa tırmanacak kadar aptal değilim.

uygun
due

Tom isn't due here till 2:30. - Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.

uygun
logical

Turkish is a very regular and logical language. - Türkçe çok kurallı ve mantığa uygun bir dil.

uygun
appropriate for
uygun
uniformity
uygun
harmonious
uygun
relevant

Is your religion relevant on Mars? - Senin dinin Mars'a uygun mu?

This is no longer relevant. - Bu artık uygun değil.

uygun
advisable

Precautions may be advisable. - Önlemler uygun olabilir.

uygun
(Biyokimya) optimum
uygun
{s} decent

I think it's time for me to buy my daughter a decent computer. - Sanırım kızıma uygun bir bilgisayar almamın zamanıdır.

You had better go there in decent clothes. - Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.

uygun
wellmatched
uygun
{s} pertinent

Do you think this is pertinent? - Bunun uygun olduğunu düşünüyor musun?

He asked a few pertinent questions. - O birkaç tane uygun soru sordu.

uygun
{s} cool

You can reduce your home's heating and cooling costs through proper insulation and air sealing techniques. - Evinizin ısıtma ve soğutma maliyetlerini uygun yalıtım ve hava sızdırmazlık teknikleri yoluyla azaltabilirsiniz.

uygun
{s} fitting

That piece of furniture is not fitting for the living room. - Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.

Tom has trouble fitting in. - Tom'un uygun olma sorunu var.

uygun
fair enough
uygun
feasible

Tom's story was not very feasible. - Tom'un hikayesi pek uygun değildi.

uygun
match
uygun
matched
uygun
fitted

Tom is fitted to become a businessman. - Tom bir iş adamı olmak için uygundur.

uygun
applicative
uygun
toward
uygun
amenable
uygun
strategic
uygun
proportionate
uygun
agreeable to
uygun
conforming
uygun
concurrence
uygun
meet

Can you find suitable time for our meeting? - Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?

Will the room be available for the meetings? - Toplantılar için oda uygun olacak mı?

uygun
concurrently with
uygun
likely for
uygun
decorous
uygun
opportune

You have come at an opportune time. - Uygun bir zamanda geldiniz.

uygun
timely
uygun
sufficient
uygun
agree

They agreed to elect him as president. - Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.

Are you agreeable to our plan? - Bizim planımız için uygun musun?

uygun
in good taste
uygun
corresponding
uygun
normal
uygun
befitting
uygun
comparative
uygun
approbatory
uygun
presentable
uygun
step
uygun
popular
uygun
right

The house looked good; moreover, the price was right. - Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.

Is this jacket right for me? - Bu ceket bana uygun mudur?

uygun
in tune
uygun
open
uygun
concurrent
uygun
(Ticaret) admissible
uygun
approbative
uygun
savoury
uygun
(Politika, Siyaset) realistic
uygun
nicely proportioned
uygun
okay

I'm a vegetarian, so I'd rather not have meat, if that's okay. - Ben bir vejetaryenim, eğer uygunsa et yemeği tercih etmem.

Is this water okay to drink? - Bu su, içmek için uygun mu?

uygun
keen
uygun
all right
uygun
good

If you want to do good work, you should use the proper tools. - İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.

I would like to be there in good time. - Uygun bir zamanda orada olmak isterim.

uygun
optimal
uygun
savory
uygun
in step with
uygun
suited

I don't think John is suited for the job. - John'un iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.

Tom and Mary seem to be suited for each other. - Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.

uygun
fairly
uygun
suitable for
uygun
in step
uygun
tailor-made
uygun
(Kanun) warrantable
uygun
qualified
uygun
suited to

The sweetness of Interlingua was more suited to my poetic vision. - Interlingua'nın tatlılığı benim şiirsel vizyonum için daha uygundur.

His old-fashioned ideas are not suited to the world. - Onun eski moda fikirleri dünyaya uygun değil.

uygun
likelier
uygun
congruous
uygun
cut out for sth
uygun
apposite
uygun
agreeable

Are you agreeable to our plan? - Bizim planımız için uygun musun?

uygun
propitious
uygun
commensurate
uygun
concordant
uygun
expedient
uygun
compatible with
uygun
well

Mary is always well-groomed and fashionably dressed. - Mary her zaman bakımlı ve modaya uygun olarak giyimlidir.

uygun
conformable
uygun
appropriate

Your speech was appropriate for the occasion. - Konuşman duruma uygundu.

I need to configure this server with an appropriate firewall system. - Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.

uygun
consonant with
uygun
seemly
uygun
central
uygun
in order

Congratulations are definitely in order. - Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.

You must cut down on extra expenses in order to live within your means. - Gelirine uygun bir şekilde yaşamak için ekstra giderleri kısmalısın.

uygun
becoming

His speech was not very becoming to the occasion. - Onun konuşması duruma çok uygun değildi.

uygun
consistent
uygun
consonantal
uygun
coherent
uygun
in place
uygun
congruent with
uygun
livable
uygun
happy
uygun
{s} fair
uygun
calculated
uygun
{s} applicable

Anyway, it's not applicable to you - Her neyse, o size uygun değil.

uygun
relevent
uygun
conforms to
uygun
suit to
uygun
complying
uygun
conforming to
konsey tasarruflarının / işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetlemek
(Hukuk) to review the legality of acts of the Council
uygun
best fit
uygun
convenient, suited to one's needs or situation; favorable
uygun
eligible

Everyone is eligible regardless of nationality. - Milliyeti ne olursa olsun herkes uygundur.

Tom will be eligible for parole next year. - Tom gelecek yıl şartlı tahliye için uygun olacak.

uygun
for

No one doubts her fitness for the post. - Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.

This ship is not fit for an ocean voyage. - Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.

uygun
appropriate (for), suitable (for); suited (to); fitting, seemly
uygun
adaptable

I think Tom is adaptable. - Tom'un uygun olduğunu düşünüyorum.

uygun
apropos
uygun
well-matched
uygun
accommodating
uygun
matching

She was wearing a green coat with a matching mini-skirt. - O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.

The sisters wore matching dresses. - Kız kardeşler uygun elbiseler giyiyordu.

uygun
favourable [Brit.]
uygun
(Hukuk) relevant, assent, appropriate, compatible with, in line with
uygun
appropriate, fit, fitting; agreeable, favourable; suitable, convenient, apt; (fiyat) reasonable; (giysi) becoming, correct; eligible, qualified; sensible
uygun
answerable
uygun
up to

He is not up to the task. - O, iş için uygun değil.

I must live up to his expectations. - Onun beklentilerine uygun yaşamalıyım.

uygun
nicely proportioned, harmonious
uygun
allowable
uygun
{s} congruent
uygun
{s} prosperous
uygun
tailormade
uygun
enrapport
uygun
{s} compatible
uygun
dress

Tom thought Mary's dress wasn't appropriate for the occasion. - Tom Mary'nin elbisesinin etkinlik için uygun olmadığını düşündü.

This material is not suitable for a dress. - Bu malzeme bir elbise için uygun değildir.

uygun
{s} apt

The comparison is apt. - Karşılaştırma uygundur.

You've found a very apt translation. - Çok uygun bir çeviri buldunuz.

uygun
made to order
uygun
orthodox
uygun
{s} felicitous
uygun
{s} congenial
uygun
{s} comely
uygun
{s} done
uygun
{s} seasonable
uygun
{s} fine
uygun
permitting
uygun
correspondent
uygun
pursuant
uygun
upto
uygun
sequacious
uygun
{s} ripe

The time is ripe for action. - Zaman eylem için uygun.

uygun
(Mukavele) appopriate
uygun
accomodating
uygun
{s} proportional
uygun
{s} square
uygun
{s} equal

He is equal to the task. - O, görev için uygundur.

Tom isn't equal to the task. - Tom göreve uygun değil.

Türkçe - Türkçe

uygunluğunu teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Uygun
muvafık
Uygun
munis
Uygun
yönlü
Uygun
mutabık
Uygun
(Hukuk) MUVAFIK
uygun
Yakışır, yaraşır, uz, mutabık, mütenasip
uygun
Elverişli, yarar, müsait, muvafık
uygun
Yakışır, yaraşır, uz, mutabık, mütenasip: "Rıza Efendide yerine, zamanına ve konusuna uygun hikâyeler vardır."- T. Buğra
uygun
Orantılı, oranlı
İngilizce - Türkçe

uygunluğunu teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

uygun
e uygun
uygunluğunu