uydurmak

listen to the pronunciation of uydurmak
Türkçe - İngilizce
fabricate
make up
adjust

As is often said, it is difficult to adjust yourself to a new environment. - Sık sık söylenildiği gibi kendini yeni bir çevreye uydurmak zordur.

adapt
invent
fudge
reconcile
assimilate into
harmonize
get
assimilate to
fit in
make something up
devise
coin
think up
(Ticaret) matching
measure
regulate
contrive
cook up
dream up
(bir şeye) quadrate
key
accommodate
fake up
attune
to make up, to cook sth up, to concoct, to fabricate, to trump up, to invent, to think sth up>; to devise; to improvise; to coin, to mint; to adapt, to fit, to tailor, to adjust, to scale, to accommodate
conform
fashion

It is very expensive to keep up with the latest fashions. - En son modalara ayak uydurmak çok pahalı.

fib
mint
gear
tune
frame
to manage somehow to scrape up, manage somehow to come up with
fit
improvise

He forgot a section of the speech and had to improvise for a while. - O, konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre uydurmak zorunda kaldı.

tell a fib
to make up, invent, dream up, concoct
tune up
suit
manufacture
slang to *screw, lay, have sex with
concoct
to make (one thing) fit (another)
feign

It's futile to feign illness. - Hastalık uydurmak anlamsızdır.

cook
forge
{f} tailor
hammer out
put
trump up
think sth. up
square with
dispose
quadrate
tally up
{f} romance
{f} fake
time

I read newspapers in order to keep up with the times. - Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.

I bought a new computer to keep up with the times. - Zamana ayak uydurmak için yeni bir bilgisayar aldım.

{f} square
attemper
talk through one's hat
tally
(Fiili Deyim ) trim in
match
{f} syntonize
{f} spin
uydurma
{i} fabrication

Everything he told us was pure fabrication. - Onun bize anlattığı her şey sadece uydurmaydı.

uydurmak (birbirine)
match
ayak uydurmak
keep up with

I read newspapers in order to keep up with the times. - Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.

You should read the newspapers in order to keep up with the times. - Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.

sözcük uydurmak
coin
uydurma
{i} fake

I gave him a fake address. - Ona uydurma bir adres verdim.

Many consumer reviews of books on Amazon are fake. - Amazon kitapları hakkında birçok tüketici yorumları uydurmadır.

ayak uydurmak
keep up

Tom says he's tired of trying to keep up with the Joneses. - Tom Joneses'lara ayak uydurmaktan bıktığını söylüyor.

I read books and magazines to keep up with the times. - Zamana ayak uydurmak için kitaplar ve dergiler okurum.

ayak uydurmak
keep pace with
ayak uydurmak
keep pace
uy
correspond to
uydurma
{i} fitting
uy
obey
uydurma
invented
ayak uydurmak
attune
ayak uydurmak
fit
ayak uydurmak
conform one's behavior to
ayak uydurmak
accommodate oneself to
ayak uydurmak
suit up
ayak uydurmak
temporise
ayak uydurmak
keep in step (with)
ayak uydurmak
keep in step with
ayak uydurmak
fall in step
ayak uydurmak (zamana)
keep up with
ayak uydurmak (çağa/zamana)
keep up with
biraz uydurmak
fudge
birbirine uydurmak
match
uy
(Bilgisayar) snap to
uydurma
adaptation
uydurma
accommodation
uydurma
fictional
uydurma
contrived
uydurma
matching
uydurma
fit

I hope Tom can fit me into his tight schedule. - Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.

uydurma
superstition
uy
conform
uy
comply
uy
conform with
uy
{f} suited
uy
{f} fit
uy
{f} according
uy
{f} suit
uy
{f} fixing
uy
{f} fitted
uy
{f} suiting
uy
{f} conforming
uy
conform to
uy
{f} accord
uy
{f} tally
uydurma
made up
uydurma
concoction
uydurma
calumny
uydurma
imaginary
uydurma
fiction
uydurma
flam
uydurma
shoddy
uydurma
factitious
uydurma
fairy tail
uydurma
farfetched
uydurma
mythical
uydurma
imagination

There really was an Alice, but Wonderland is a figment of the imagination. - Gerçekten bir Alice vardı, fakat Harikalar Diyarı hayal gücünün bir uydurmasıdır.

uydurma
fictitious
uydurma
{s} apocryphal

They are apocryphal writings. - Onlar uydurma yazılar.

Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit. - Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.

uydurma
{s} fabulous
ayak uydurmak
conformity
bahane uydurmak
Make (up) excuses
adım uydurmak
to be in step (with)
adım uydurmak
to fall in with, follow the example (of)
anahtar uydurmak
to match up a key to (a lock)
ayak uydurmak
keep step
ayak uydurmak
humor
ayak uydurmak
string along
ayak uydurmak
string along with
ayak uydurmak
temporize
ayak uydurmak
settle
ayak uydurmak
humour [Brit.]
ayak uydurmak
fall in step with
ayak uydurmak
to keep in step with, to keep up (with sb/sth), to keep pace (with sb/sth)
ayak uydurmak
keep step with
ayak uydurmak
fall into step with
bahane uydurmak
allege an excuse
bahane uydurmak
make up an excuse
kitabına uydurmak
wangle
kitapa/ına uydurmak
to find a way to make (something illegal) look legal
kıçından uydurmak
talk through one's hat
mazeret uydurmak
concoct an excuse
usule uydurmak
regularize
uy
comply#with
uydurma
false

The girls spread many false rumors and lies about Mary. - Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalanlar yaydılar.

uydurma
colorable
uydurma
gold brick
uydurma
making up, inventing, dreaming up
uydurma
quack
uydurma
improvisation
uydurma
figment

There really was an Alice, but Wonderland is a figment of the imagination. - Gerçekten bir Alice vardı, fakat Harikalar Diyarı hayal gücünün bir uydurmasıdır.

uydurma
invention
uydurma
making (one thing) fit (another)
uydurma
tosh
uydurma
made-up, fabricated, invented
uydurma
making up

She is good at making up interesting stories. - İlginç hikayeler uydurmada iyidir.

uydurma
improvised

Children can make dangerous improvised weapons. - Çocuklar tehlikeli uydurma silahlar yapabilirler.

uydurma
trumped up
uydurma
untrue
uydurma
mendacious
uydurma
tuning
uydurma
arranging
uydurma
out of whole cloth
uydurma
cardboard box
uydurma
untruth
uydurma
falsification
uydurma
invented, made-up, fictitious
uydurma
(sözcük ya da deyim) coinage
uydurma
adjustment
uydurma
fictive
uydurma
fib
uydurma
untruthful
uydurma
fabled
uydurma
madeup
uydurma
canard
yerine uydurmak
true up
zamana ayak uydurmak
to keep up with the times, to move with the times, to march with the times
zamana ayak uydurmak
move with the times
zorla uydurmak
fit tightly
çağa ayak uydurmak
to keep up with the times
şeytana uydurmak
to tempt
İngilizce - İngilizce

uydurmak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

uy
Uruguay (in Internet addresses)
Türkçe - Türkçe
Elde etmek, sağlamak, bulmak
Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak: "Terzinin kendi sözünü yanlış anlamış olduğu hikâyesini uydurmuş olmalıydı."- A. Ş. Hisar
Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak
Cinsel birleşmede bulunmak, becermek
Uymasını sağlamak: "Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu."- P. Safa
Uymasını sağlamak
düzmek
UYDURMA
Uydurmak işi
UYDURMA
Uydurulmuş, yalan, sahte, asılsız, düzme, palavra, mürettep: "Atatük'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü 'uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz."- B. Felek
Uydurma
sania
Uydurma
uydurmasyon
uydurma
Uydurulmuş, yalan, sahte, asılsız, düzme, palavra, mürettep
uydurmak