She kissed him without shame, on the mouth.
- Utanmadan onu ağızdan öptü.
With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
I blushed with shame.
- Ben utançla kızardım.
I'm not ashamed of my father being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.