She kissed him without shame, on the mouth.
- Utanmadan onu ağızdan öptü.
Some people have no shame.
- Bazı insanların hiç utanması yok.
Tom thinks Mary won't be embarrassed.
- Tom, Mary'nin utanmayacağını düşünüyor.
Don't feel embarrassed. These things happen.
- Utanmayın. Olur böyle şeyler.
There is nothing you have to be ashamed of.
- Utanmak zorunda olduğun bir şey yok.
There is nothing you have to be ashamed of.
- Utanmak zorunda olduğun bir şey yok.
There is nothing you have to be ashamed of.
- Utanmak zorunda olduğun bir şey yok.
There is nothing you have to be ashamed of.
- Utanmak zorunda olduğun bir şey yok.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
I'm not ashamed of my father's being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.