utanarak

listen to the pronunciation of utanarak
Türkçe - İngilizce
ashamedly
shyly

Mary shyly raised her hand. - Mary utanarak elini kaldırdı.

She glanced shyly at him. - O, ona utanarak baktı.

blushing
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

The man blushed like a boy. - Adam bir çocuk gibi utandı.

Stop looking at me like that, you'll make me blush. - Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

He was ashamed of the grades he got. - Aldığı notlardan utandı.

He is not ashamed of being poor. - O, fakir olmaktan utanmıyor.

İsveççe - Türkçe