utanarak

listen to the pronunciation of utanarak
Türkçe - İngilizce
ashamedly
shyly

That's a Christmas present for you, Anne, said Matthew shyly. - Matthew utanarak Bu senin için bir Noel hediyesi, Anne dedi.

I'm sorry I was late, he said shyly. - Utanarak özür dilerim, geç kaldım dedi.

blushing
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

The man blushed like a boy. - Adam bir çocuk gibi utandı.

With joy and shame, she blushed to her ears. - Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

I'm not ashamed of my father being poor. - Babamın fakir olmasından utanmıyorum.

He was ashamed of the grades he got. - Aldığı notlardan utandı.

İsveççe - Türkçe
utanarak