utanarak

listen to the pronunciation of utanarak
Türkçe - İngilizce
ashamedly
shyly

She glanced shyly at him. - O, ona utanarak baktı.

She glanced shyly at the young man. - Genç adama utanarak baktı.

blushing
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

With joy and shame, she blushed to her ears. - Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.

Stop looking at me like that, you'll make me blush. - Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

He was ashamed of the grades he got. - Aldığı notlardan utandı.

I'm not ashamed of my father's being poor. - Babamın fakir olmasından utanmıyorum.

İsveççe - Türkçe
utanarak