Mary shyly raised her hand.
- Mary utanarak elini kaldırdı.
She glanced shyly at him.
- O, ona utanarak baktı.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
Stop looking at me like that, you'll make me blush.
- Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.
He was ashamed of the grades he got.
- Aldığı notlardan utandı.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.