Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
Stop looking at me like that, you'll make me blush.
- Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.