O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
- He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
Bir öğretmenden daha ziyade bir yazarım.
- I am a writer rather than a teacher.
Giydiğin ayakkabılar oldukça pahalı görünüyorlar.
- The shoes you are wearing look rather expensive.
Sözleşme oldukça gevşek.
- The contract was rather loose.
O benim oğlum değil, aksine, ben onun babasıyım.
- He's not my son, rather, I'm his father.
Bu bana gülmeni istemediğim için değil aksine sana gülmek istediğim içindir.
- It is not because I do not want you to laugh at me, rather it is because I would like to laugh at you.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Firstly, I continue to base most species treatments on personally collected material, rather than on herbarium plants.