Onlar tartışmıyorlar fakat daha ziyade bir oyunu prova ediyorlar.
- They're not quarreling, but rather rehearsing a play.
Etkisi önemli belirleyiciler alandaki yazarlar ya da makalelerin sayısı değil daha ziyade atıf yoğunluğu ve edebiyat yaş göstergesiydi.
- The key determinants in impact are not the number of authors or articles in the field but, rather the citation density and the age of the literature cited.
Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.
- In spite of the sunny weather, the air was rather chilly.
Giydiğin ayakkabılar oldukça pahalı görünüyorlar.
- The shoes you are wearing look rather expensive.
Mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez fakat aksine eksikliklerin ötesine bakmaya karar vermenizdir.
- Being happy doesn't mean that everything is perfect, but rather that you've decided to look beyond the imperfections.
O benim oğlum değil, aksine, ben onun babasıyım.
- He's not my son, rather, I'm his father.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
She didn't go along, but rather went home instead.