use use teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- use up
- tüketmek
- make use of
- faydalanmak
- use
- {i} kullanma
Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.
- You don't have to use a dictionary when you read this book.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
- use up
- harcamak
- put to good use
- değerlendirmek
- use
- {i} yarar
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
- use
- {i} amaç
Bu oda birçok amaçla kullanılır.
- This room is used for various purposes.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
- use
- {f} tüketmek, kullanmak: We used two bars of
- use
- {i} faydalanma
Şirketimiz internetten faydalanmaktadır.
- Our company makes use of the Internet.
Atom enerjisinden faydalanmalıyız.
- We should make use of atomic energy.
- use
- {i} kullanım
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
- use
- {i} menfaat
- use
- {i} fayda
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Onun yardımını istemenin faydası yok.
- It is no use asking for her help.
- be in use
- kullanılmak
- be of use
- yaramak
- begin to use
- kullanıma başlamak
- by use of
- kullanarak
- by use of
- yoluyla
- commercial use
- ticari kullanım
- common use
- yaygın kullanım
- condition of use
- (Otomotiv) kullanım şartı
- conditions of use
- kullanım koşulları
- conditions of use
- kullanım şartları
- cost in use
- (Teknik,Ticaret) işletme giderleri
- device in use
- (Bilgisayar) aygıt kullanımda
- directions for use
- (Tekstil) kullanım kılavuzu
- drug use
- ilaç kullanımı
- drug use
- uyuşturucu kullanımı
- ease of use
- kullanım kolaylığı
- easier to use
- (Bilgisayar) kullanımı daha kolay
- effective use
- etkin kullanma
- effective use
- etkin kullanım
- efficient use
- etkin kullanım
- efficient use of resources
- (Ticaret) etkin kaynak kullanımı
- general use
- genel kullanım
- highest and best use
- (Çevre) en yüksek ve en iyi kullanım
- how to use help
- (Bilgisayar) yardım kullanımı
- improper use
- kötü kullanım
- in use
- (Bilgisayar) kullanılıyor
Bu kelime hâlâ kullanılıyor.
- This word is still in use.
- in use
- kullanılmak
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- instructions for use
- (Bilgisayar,Teknik) kullanım yönergesi
- instructions for use
- (Ticaret) kullanım kılavuzu
- instructions for use
- (Bilgisayar) işletim yönergesi
- intended use
- kullanım amacı
- it's no use crying over spilt milk
- (deyim) son pişmanlık fayda etmez
- land use
- arazi kullanımı
- land use
- yer değerlendirilmesi
- land use
- arazi değerlendirilmesi
- land use
- (İnşaat) araziden faydalanma
- limited use
- sınırlı kullanım
- line in use
- (Bilgisayar) hat kullanımda
- loss of use
- (Sigorta) kullanım kaybı
- make good use of
- iyi kullanmak
- make use of
- nimetlerinden faydalanmak
- make use of
- istifade etmek
- make use of an opportunity
- fırsatı değerlendirmek
- multipurpose use
- (Turizm) çok amaçlı kullanım
- need to use the loo
- tuvalet ihtiyacı
- network to use
- (Bilgisayar) kullanılacak ağ
- normal use
- (Ticaret) normal kullanım
- of no earthly use
- hiçbir faydası olmayan
- of no earthly use
- beş para etmez
- of no use
- faydasız
Onun tavsiyesi faydasız.
- His advice is of no use.
- of use
- yaramak
- out of use
- işlemez
- own use
- (Ticaret) zati kullanım
- own use
- (Ticaret) kendisi için kullanım
- person entitled to the use of
- (Kanun) mutasarrıf
- proper use
- doğru kullanım
- public use
- kamu kullanımı
- put (something) to good use
- değerlendirmek
- rational drug use
- (Tıp) akılcı ilaç kullanımı
- resort to the use of force
- (Politika, Siyaset) şiddete başvurmak
- responsible use
- sorumlu kullanım
- right of use
- (Ticaret) kullanım hakkı
- safe use
- güvenli kullanım
- secure use
- güvenli kullanım
- single use
- (Tıp) tek kullanımlık
- suitable for use
- kullanıma uygun
- sustained use
- (Denizbilim) sürdürülen kullanım
- terms of use
- kullanım şartları
- to be in use
- kullanılmak
- to be of use
- yaramak
- use
- (Kanun) istimal etmek
- use
- sömürmek
- use
- hayır
Hayır, sadece düşündüm ki madem abaküs kullanabiliyorsun, kafandan hesap yapmada iyi olabilirsin.
- No, I just thought that since you can use an abacus, you might be good at doing calculations in your head.
Hayır, arabamı kullanamazsın!
- No, you can't use my car!
- use
- yoğaltım
- use
- değerlendirmek
Paramızı değerlendirmek istiyoruz.
- We want to put our money to good use.
- use
- kulanım hakkı
- use
- istismar etmek
- use
- tüketmek
- use
- (Kanun) istimal
- use
- istifade
- use
- alışkı
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
- use an opportunity
- fırsatı değerlendirmek
- use blank
- (Bilgisayar) boş kullan
- use credit
- (Teknik,Ticaret) kredi kullanmak
- use current
- (Bilgisayar) geçerli olanı kullan
- use device
- (Bilgisayar) kullanılacak aygıt
- use drugs
- uyuşturucu kullanmak
- use force
- güç uygulamak
- use force
- zor kullanmak
- use force
- kuvvet uygulamak
- use force
- güç kullanmak
- use force
- cebir kullanmak
- use of force
- güç kullanma
- use source
- (Bilgisayar) kaynak kullan
- use the opportunity
- fırsatı değerlendirmek
- use up
- yoğaltmak
- use wizard
- (Bilgisayar) sihirbaz kullan
- water use
- (Çevre) su kullanımı
- wise use
- akılcı kullanım
- come into use
- kullanılmaya başlanmak
- easy to use
- kullanımı kolay
- for use by
- tarafından kullanım için
- have no use for
- nefret etmek
- ill-use
- kötü muamele etmek
- ill-use
- kötü davranmak
- in use
- geçerli
- in use
- kullanılmakta
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- in use
- kullanılan
- keep for future use
- ileride kullanmak üzere tut
- kept for future use
- ileride kullanmak üzere tut
- make good use of
- iyi kullan
- make use of
- kullan
Zamanımızı akıllıca kullanalım.
- Let's make use of our time wisely.
Bu şansı kullanmalısınız.
- You should make use of this chance.
- of use
- yararlı
Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
- Tom taught me a lot of useful things.
- out of use
- kullanılmayan
- out of use
- modası geçmiş
- place of use
- kullanım yeri
- put to good use
- iyi kullanmak
- use
- kullanma yetisi
- use
- (to ile) (eskiden) -erdi
- use
- -ardı
- use
- kullanıp bitirmek
- use
- yararlanma hakkı
- use
- {f} kullan
Na'vi dili Avatar'da kullanılır.
- Na'vi language is used in Avatar.
Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?
- You used a condom for birth control, right?
- use
- suistimal etmek
- use
- kullanma hakkı
Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.
- Only members of the club are entitled to use this room.
- use
- kullanmak
Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.
- The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife.
O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
- She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
- use
- kullanım amacı
- use an iron hand
- aba altından değnek göstermek
- use every trick in the book
- her yola başvurmak
- use one's head
- kafayı kullanmak
- use sb as a cat's paw
- birini maşa olarak kullanmak
- use table
- kullanım kestesi
- use up
- bitir
- use up
- kullanıp bitirmek
- be of no use
- faydası olmamak
- be of use
- Kullanım olmak
- certifying authority use only
- sadece yetkili makamın kullanımını teyit içindirsadece onay makamına mahsustur
- consumptive use (model)
- veremli kullanmak (model)
- dual use
- çift kullanımlı
- for external use only
- sadece haricen kullanım içindir (genellikle ilaçlarda)
- have no use for
- -den nefret etmek/tiksinmek
- in use light
- kullanımda ışığı
- laboratory use
- laboratuvar kullanımı
- land use
- toprak kullanımı
- learn to use special abilities
- özel yetenekleri kullanmasını öğrenmek
- multiple use
- çoklu kullanım
- no use mentioning it
- hiç faydası olmadığını belirterek
- non use
- sigara kullanımı
- non-use
- sigara kullanımı
- point of use
- Kullanım noktası
- prompted for serial use
- Bir yazılımı kurarken seri numarasının girilmesi için yapılan uyarı"when prompted for serial use" - "seri numarası sorulduğunda"
- put into good use
- (deyim) Bir şeyi iyi/faydalı bir işte değerlendirmek
- put to good use
- İyi bir şekilde kullanmak
- ready to use packages
- kullanıma hazır paketler
- recreational drug use
- Keyfî ilaç ya da uyuşturucu madde kullanımı
- right use of words
- kelimelerin doğru kullanımı
- scanno of uſe
- uſe of scanno
- to use someones judgement
- insiyatifini kullanmak
- treatment by the use of music
- müzik kullanımı ile tedavi
- use age
- kullanma yaşı
- use by
- kullanımı
- use it or lose it
- (Amerika'da yıllık izine atfen) Kullan ya da kaybet
- use kullanmak; kullanmak, suistimal etmek; kullanip bitirmek, tüketmek
- kullanım tablosu
- use load
- kullanım yük
- use of force
- Güç kullanımı
- use to good effect
- İyi yönde kullanmak
- use your head, but live in your heart
- kafanı kullan ama yürekten yasa
- what is the use of you
- ne işe yarıyorsun