Küçük köpeğin kendi minderi vardı.
- The little dog had his own cushion.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Ben bir yastık yapacağım ve onu köknar iğneleri ile dolduracağım.
- I'm going to make a cushion and fill it with fir needles.
Onun başını desteklemek için birkaç yastık getirdi.
- He fetched a few cushions to prop up her head.