Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Senin ve Tom'un aynı fikirde olmaması çok olağan dışı.
- It's very unusual for you and Tom to disagree.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Leyla kendini biraz anormal hissediyordu.
- Layla was feeling a bit unusual.
Tom'un geç kalması anormal değil.
- It's not unusual for Tom to be late.
Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Hava bu yıl farklıydı.
- The weather has been unusual this year.
Buradaki oteller aşırı derecede temiz tutulur.
- The hotels here are kept unusually clean.
Bu hafta aşırı derecede sıcaktı.
- It's been unusually warm this week.
Olağandışı bir şekilde ılıman bir kıştı.
- It was an unusually mild winter.
O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
- He was described as an unusually passionless person.
His behavior was unusual in that it was considered childish for a man of his age.
... of unusual when I rap. [ Laughter ] ...
... but that's actually quite unusual. ...