Tom son derece istikrarsız.
- Tom is extremely unstable.
Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
- The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
Leyla son derece kararsızdı.
- Layla was extremely unstable.
Tom bana Mary'nin duygusal yönden kararsız olduğunu söyledi.
- Tom told me Mary was emotionally unstable.
Leyla son derece dengesizdi.
- Layla was extremely unstable.
Nisan ayında hava dengesiz.
- The weather in April is unstable.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Moda değişken bir şeydir.
- Fashion is a fickle thing.