Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
- People's emotional lives are becoming more and more unstable.
Tom son derece istikrarsız.
- Tom is extremely unstable.
Leyla son derece kararsızdı.
- Layla was extremely unstable.
Tom bana Mary'nin duygusal yönden kararsız olduğunu söyledi.
- Tom told me Mary was emotionally unstable.
Ödeme sistemleri narin ve dengesizdir - Nakit daha güvenlidir.
- Payment systems are delicate and unstable - Cash is safer.
Nisan ayında hava dengesiz.
- The weather in April is unstable.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Moda değişken bir şeydir.
- Fashion is a fickle thing.