Bir otlakçı çalışma numarası yapmayan biridir.
- A bum is someone who doesn't pretend to work.
Orada hoş olmayan bir deneyim yaşadık.
- We had an unpleasant experience there.
Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
- This fruit has an unpleasant smell.
O bu tür görüşü nahoş bulur.
- He finds this kind of opinion unpleasant.
Ne tatsız bir sürpriz!
- What an unpleasant surprise!
Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır.
- Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.
Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom.
- Don't be so unpleasant with your sister, Tom.
Serseri gibi giyinip gelme.
- Don't come dressed like bums.
İşe geri dön, seni tembel serseri!
- Get back to work, you lazy bum!
Ben bütünüyle berbattım.
- I was totally bummed.
Onun sıska bir sakalı bozuk bir bacağı var.
- He has a scraggly beard and a bum leg.
He had a bum trip on that mescaline.