Seni insafsızca suçladım. Üzgünüm.
- I accused you unfairly. I'm sorry.
Neden beni insafsızca suçluyorsun?
- Why are you accusing me unfairly?
Öyle haksız bir öneriyi reddetmeliydin.
- You should've rejected such an unfair proposal.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Senin eleştirin çok insafsız.
- Your criticism is very unfair.
Seni insafsızca suçladım.
- I've accused you unfairly.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... unfairly prejudice or boost, if you will, their content ...