Bir otlakçı çalışma numarası yapmayan biridir.
- A bum is someone who doesn't pretend to work.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Öyle haksız bir öneriyi reddetmeliydin.
- You should've rejected such an unfair proposal.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Serseri gibi giyinip gelme.
- Don't come dressed like bums.
Tren istasyonunda bir serseri gördüm.
- I saw a bum at the train station.
Ben bütünüyle berbattım.
- I was totally bummed.
Onun sıska bir sakalı bozuk bir bacağı var.
- He has a scraggly beard and a bum leg.
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Seni insafsızca suçladım. Üzgünüm.
- I accused you unfairly. I'm sorry.
Seni insafsızca suçladım.
- I've accused you unfairly.
bum deal.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... And it's very unfair. ...
... MICHELLE PHAN: Well, it's unfair to ask me that, just ...