Onun eşyaları karıştırılmamıştı.
- Her belongings were undisturbed.
Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
- Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
Nerede rahat konuşabiliriz?
- Where we can talk undisturbed?
Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom did all he could to calm Mary down.
Leyla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Layla did her best to calm Sami down.
Sakinlik, güçlünün bir erdemidir.
- Calm is a virtue of the strong.
Deniz sakinlikten uzak.
- The sea is far from calm.
Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
- When I contemplate the sea, I feel calm.
O, tehlike karşısında sakin kalır.
- He remains calm in the face of danger.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.