Onun eşyaları karıştırılmamıştı.
- Her belongings were undisturbed.
Nerede rahat konuşabiliriz?
- Where we can talk undisturbed?
Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
- Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom did all he could to calm Mary down.
Tom'u sakinleştirmek için elimden gelenin en iyisini yaptım.
- I did my best to calm Tom down.
Fırtınadan sonra bir sakinlik vardı.
- There was a calm after the storm.
Fırtınadan sonra gelen sakinlik.
- The calm that comes after the storm.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
- In situations like these, it's best to remain calm.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.