Tom Mary'nin yapmasını istediği şey tam olarak anlıyor.
- Tom understands exactly what Mary wants him to do.
Tom bugünkü toplantıya hepimizin katılması gerektiğini kesinlikle anlıyor.
- Tom certainly understands that we all need to attend today's meeting.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Tom, Fransızca'yı daha iyi anlamak istiyor.
- Tom would like to understand French better.
Bilmek, anlamakla aynı değildir.
- Knowing is not the same as understanding.
Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
- Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
Hiç kimse beni anlamıyor.
- No one understands me.
Onu hiç kimse anlamıyor.
- No one understands that.
I understand that you have information for me.
... comet? No one understands comets, they're a mystery. They've been fascinating people ...
... understands Android. ...