Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
- Tom said that's very uncommon.
Bu o kadar nadir değil.
- It's not all that uncommon.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Araraquara'da nadir bir Amerikan papağanı satın aldım.
- I bought a rare macaw in Araraquara.
Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.
The diamond was of uncommon size.
A common remedy is uncommonly difficult to find.