O, geleceği hakkında belirsizdir.
- He is uncertain about his future.
Tom'un nasıl tepki göstereceği belirsizdi.
- Tom was uncertain how to react.
Tom ne yapması gerektiği konusunda kararsız.
- Tom is uncertain what he should do.
Yılın bu zamanında hava değişkendir.
- The weather is uncertain at this time of year.
O değişken bir tutum takındı.
- He took an uncertain stance.
Kennedy assured West German Ambassador Wilhelm Grewe in no uncertain terms that he does not intend to let West Berlin go down the drain.