ulaştırma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- transmission
- communications, transportation
- (Hukuk) transport
Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution.
- Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.
A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
- Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- communication
- ulaştırma bakanlığı
- (Seyahat) Ministry of Transportation
- Ulaştırma Bakanlığı acil durum teşkilatı
- (Askeri) Department of Transportation emergency organization
- Ulaştırma Bakanı
- Minister of Communications
- Ulaştırma Bakanı
- (Askeri) Secretary of Transportation
- Ulaştırma Koordinatörü Otomatik Komuta ve Kontrol Bilgi Sistemi
- (Askeri) Transportation Coordinator's Automated Command and Control Information System
- Ulaştırma Koordinatörü Otomatik İntikal Bilgi Sistemi
- (Askeri) Transportation Coordinator's Automated Information for Movement System
- Ulaştırma Koordinatörü Otomatik İntikal Bilgi Sistemi II
- (Askeri) Transportation Coordinator's Automated Information for Movement System II
- Ulaştırma İstihkam Dairesi
- (Askeri) Transportation Engineering Agency
- ulaştırma analiz, modelleme ve simülasyon
- (Askeri) transportation analysis, modeling, and simulation
- ulaştırma bakanlığı
- Ministry of Communications
- ulaştırma coğrafyası
- transport geography
- ulaştırma destek taburu
- (Askeri) transportation support battalion (USMC)
- ulaştırma işletme Sermaye Fonu
- (Askeri) transportation working Capital Fund
- ulaştırma kontrol ve intikal dokümanı
- (Askeri) transportation control and movement document
- ulaştırma mevzuatı
- (Hukuk) transport legislation
- ulaştırma politikası
- (Hukuk) transport policy
- ulaştırma sınıfı
- mil . Transportation Corps
- ulaştırma taburu
- (Askeri) motor transport battalion
- ulaştırma terminal birliği
- (Askeri) transportation terminal unit
- ulaştırma terminal taburu
- (Askeri) transportation terminal battalion
- ulaştırma uyuşmazlık raporu
- (Askeri) transportation discrepancy report
- ulaştırma uçağı
- transporter
- ulaş
- {f} reach
We will reach London before dark.
- Hava kararmadan önce Londra'ya ulaşacağız.
She's too short to reach the top.
- O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır
- ulaş
- got through
What you said really got through to Tom.
- Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
- ulaş
- {f} arriving
The storm prevented her from arriving on time.
- Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
The storm prevented us from arriving on time.
- Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
- ulaş
- attain
She attained her success through hard work.
- Başarısına çok çalışarak ulaştı.
They attained their goal.
- Onlar hedeflerine ulaştılar.
- ulaştırmak
- convey
- ulaştırmak
- transmit
- ulaştırmak
- (Ticaret) transport
- yolcu ulaştırma otoritesi
- passenger transport authority
- ulaş
- get through
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through.
- Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through
- Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.
- ulaş
- {f} reaching
They succeeded in reaching the mountain summit, but had an accident when coming back down.
- Dağın zirvesine ulaşmayı başardılar, ama geri inerken bir kaza geçirdiler.
I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal.
- Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.
- ulaş
- {f} total
The total bill for drinks came up to 7000 dollars.
- İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.
The total amounted to 100 dollars.
- Toplam 100 dolara ulaştı.
- ulaş
- gotten through
- ulaş
- got at
- ulaş
- arrive
We waited but he failed to arrive.
- Biz bekledik ama o ulaşamadı.
We arrived at Viracopos at one o'clock in the morning.
- Viracopos'a sabah saat birde ulaştık.
- ulaş
- {f} totaled
- ulaş
- get at
He was too short to get at the grapes.
- Üzümlere ulaşamayacak kadar kısaydı.
He wasn't tall enough to get at the ceiling.
- O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.
- ulaş
- run into
- ulaş
- arrive in
When did you arrive in Boston?
- Boston'a ne zaman ulaştın?
I'll arrive in Boston at about 2:30.
- Yaklaşık 2.30'da Boston'a ulaşacağım.
- ulaştırmak
- lead
- ulaştırmak
- clock
- ABD Ulusal Güvenlik Ajansı; milli deniz ulaştırma makamı;
- (Askeri) National Security Agency; national shipping authority; North Atlantic Treaty Organization (NATO) Standardization Agency
- Acil Durum Ulaştırma Dairesi
- (Askeri) Office of Emergency Transportation (DOT)
- Askeri Deniz Ulaştırma Komuta Dairesi
- (Askeri) Military Sealift Command Office
- Askeri Deniz Ulaştırma Komutanlığı Komutanı
- (Askeri) Commander, Military Sealift Command
- Askeri Trafik İdare Komutası Ulaştırma İstihkam Teşkilatı
- (Askeri) Military Traffic Management Command Transportation Engineering Agency
- Avrupa Ulaştırma Bakanları Konferansı
- (Hukuk) European Conference of Ministers of Transport (ECMT)
- Birleşik Devletler Ulaştırma Komutanlığı
- (Askeri) United States Transportation Command
- Birleşik Devletler Ulaştırma Komutanlığı Başkomutanı
- (Askeri) Commander in Chief, United States Transportation Command
- Deniz hava yakıt ve ulaştırma fibi
- (Askeri) Marine aerial refueler and transport squadron
- Deniz kuvvetleri malzeme ulaştırma ofisi
- (Askeri) Navy material transportation office
- Harekat Alanı Müşterek Ulaştırma Kurulu
- (Askeri) Theater-Joint Transportation Board
- Küresel Hasta Ulaştırma İhtiyaçları Merkezi
- (Askeri) Global Patient Movement Requirements Center
- Küresel Hava Ulaştırma Yönetim Sistemi
- (Askeri) Global Air Transportation Execution System
- Küresel Ulaştırma Ağı
- (Askeri) Global Transportation Network
- Milli Ulaştırma Güvenliği Kurulu
- (Askeri) National Transportation Safety Board
- Müşterek Askeri Hava Ulaştırma Anlaşması
- (Askeri) Cooperative Military Airlift Agreement
- Müşterek Ulaştırma Kurulu
- (Askeri) Joint Transportation Board
- NNX ulaştırma planının belirlenmesi
- (Askeri) assign NNX routing
- NNXX ulaştırma planının belirlenmesi
- (Askeri) assign NNXX routing
- NYX ulaştırma planının belirlenmesi
- (Askeri) assign NYX routing
- Savunma Bakanlığı Ulaştırma Raporlama Ve Kontrol Sistemi
- (Askeri) Defense Transportation Reporting and Control System
- Savunma Bakanlığı Ulaştırma Takip Sistemi
- (Askeri) Defense Transportation Tracking System
- Türk ulaştırma filosu
- (Hukuk) Turkish transport fleet
- XXX ulaştırma planının belirlenmesi
- (Askeri) assign XXX routing
- amfibi ulaştırma dok'u; düşük algılama ihtimali
- (Askeri) amphibious transport dock; low probability of detection
- ana ast komutanlık; Askeri Deniz Ulaştırma Komutanlığı; askeri karargah komitesi
- (Askeri) major subordinate command; Military Sealift Command; military staff committee; mission support confirmation
- askeri standart ulaştırma ve intikal yöntemleri
- (Askeri) military standard transportation and movement procedures
- deniz kuvvetleri askeri ulaştırma dairesi
- (Askeri) naval military transportation office
- esas bölge ulaştırma planının tahsisi
- (Askeri) assign primary zone routing
- hafif teçhizat ulaştırma
- (Askeri) light equipment transport
- hava ulaştırma klerans makamı; hava sahası kontrol makamı; hava sahası koordinas
- (Askeri) airlift clearance authority; airspace control authority; airspace coordination area
- hava ulaştırma kontrol merkezi; havadan nakil ve ikmal hücresi
- (Askeri) airlift control center; airlift coordination cell
- hava ulaştırma kuvvetleri komutanı
- (Askeri) commander airlift forces
- iletim kontrol kodu; ulaştırma unsur komutanlığı
- (Askeri) transmission control code; transportation component command
- kadro ulaştırma araçları
- (Askeri) organic transportation
- küresel ulaştırma yönetimi
- (Askeri) global transportation management
- motorlu ulaştırma aracı
- (Askeri) motor transport
- mütareke hudut tayin hattı; XX (SL) ulaştırma planının belirlenmesi
- (Askeri) armistice demarcation line; assign XX (SL) routing
- müşterek hava ulaştırma koordinasyon ve kontrol hücresi
- (Askeri) joint airlift coordination and control cell
- müşterek mühimmat ulaştırma koordinasyon faaliyeti
- (Askeri) joint munitions transportation coordinating activity
- müşterek ulaştırma istihbarat merkezi
- (Askeri) joint transportation intelligence center
- müşterek ulaştırma koordinasyon hücresi; müşterek ulaştırma ortak bilgi yönetim
- (Askeri) joint transportation coordination cell; joint transportation corporate information management center
- otomotiv ulaştırma
- automotive transportation
- savunma ulaştırma düzenlemeleri
- (Askeri) defense transportation regulation
- sivil ulaştırma
- (Askeri) civil transportation
- sıhhiye (med)-cezir; iletim saati ve/veya telemetri birleştirici; Ulaştırma Kolo
- (Askeri) tidal current; transmit clock and/or telemetry combiner; Transportation Corps (Army)
- taktik sahra değişimi; ulaştırma fizibilite tahmin edicisi
- (Askeri) tactical field exchange; transportation feasibility estimator
- tesis ulaştırma subayı
- (Askeri) installation transportation officer
- trafik idare ofisi; ulaştırma yönetim ofisi
- (Askeri) traffic management office; transportation management office
- tümen ulaştırma şubesi
- (Askeri) division transportation office
- ulaştırmak
- to transport or convey (something) to
- ulaştırmak
- to communicate, to transport, to transmit, to convey
- özel hava ulaştırma görevi
- (Askeri) special assignment airlift mission
- üçüncü ulus devlet; ulaştırma kontrol numarası
- (Askeri) third country national; transportation control number