ulaşamayacağımız

listen to the pronunciation of ulaşamayacağımız
Türkçe - İngilizce
beyond reach
beyond what one is able to achieve, beyond one's ability, beyond where one can extend the arm
ulaş
{f} reach

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

It was already twelve when he reached home. - Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.

ulaş
got through

What you said really got through to Tom. - Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.

ulaş
{f} arriving

The storm prevented us from arriving on time. - Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.

The storm prevented her from arriving on time. - Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.

ulaş
attain

Finally, he attained his goal. - Sonunda, hedefine ulaştı.

In hopes of attaining superhuman powers, Christopher Columbus once stared at the sun for five minutes straight. It didn't work. - İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.

ulaş
get through

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through - Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. - Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.

ulaş
{f} reaching

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

They succeeded in reaching the mountain summit, but had an accident when coming back down. - Dağın zirvesine ulaşmayı başardılar, ama geri inerken bir kaza geçirdiler.

ulaş
{f} total

The total amounted to 100 dollars. - Toplam 100 dolara ulaştı.

The total bill for drinks came up to 7000 dollars. - İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.

ulaş
gotten through
ulaş
got at
ulaş
arrive

We waited but he failed to arrive. - Biz bekledik ama o ulaşamadı.

Yesterday I arrived in Tokyo. - Dün Tokyo'ya ulaştım.

ulaş
{f} totaled
ulaş
get at

He was too short to get at the grapes. - Üzümlere ulaşamayacak kadar kısaydı.

He is too short to get at the book on the shelf. - Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.

ulaş
run into
ulaş
arrive in

I'll arrive in Boston at about 2:30. - Yaklaşık 2.30'da Boston'a ulaşacağım.

When did you arrive in Boston? - Boston'a ne zaman ulaştın?

ulaşamayacağımız