Karısı bana çirkin görünmüyor.
- His wife doesn't seem ugly to me.
Senin ve benim aramda, şişman çirkin adam diyette.
- Between you and me, the fat ugly man is on a diet.
Bodrum, çirkin, karanlık ve pis kokulu.
- The basement is ugly, dark, and smelly.
Hamam böceklerinden korkuyorum çünkü onlar iğrenç ve çirkinler.
- I'm afraid of cockroaches, because they are disgusting and ugly.
Benim evim eski ve biçimsiz.
- My house is old and ugly.
O biçimsiz bir elbise giyiyordu.
- She was wearing an ugly dress.
Hava fırtınalı olacak.
- It's going to be ugly.
Bu ağaç tatsız meyveler taşıyor.
- This tree bears ugly fruits.
İngilizcen kötü görünmüyor.
- Your English doesn't sound ugly.
Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.
- Tom thought the watch Mary had given him was ugly.
He played an ugly trick on us.
I want your ugly / I want your disease.