ucuz teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- cheap
This wasn't cheap, was it?
- Bu ucuz değildi, değil mi?
It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
- Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
- inexpensive
Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.
- Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.
Do you know of any inexpensive stores?
- Herhangi bir ucuz mağaza biliyor musun?
- cheaper
I think skateboards are usually cheaper than rollerblades.
- Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.
Do you have anything cheaper?
- Daha ucuz bir şeyin var mı?
- frugal
There's a fine line between being frugal and being cheap.
- Tutumlu olmakla ucuz olmak arasında ince bir çizgi vardır.
- schlock
- cut price
- easy
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
- tinny
- cost-effective
- (Ticaret) low-priced
- facile
- dirt-cheap
I bought this bicycle dirt-cheap.
- Bu bisikleti çok ucuza aldım.
- cheaply
They can make the same product much more cheaply.
- Onlar aynı ürünü çok daha ucuza yapabilir.
I found out where to buy fruit cheaply.
- Ucuz olarak nerede meyve alacağımı öğrendim.
- (giysi) reach me down
- giveaway
- low
Beer is taxed according to its malt content, so low-malt beer is cheaper.
- Bira malt içeriğine göre vergilendirilir, bu yüzden düşük maltlı bira daha ucuzdur.
- cheap, inexpensive; easy, facile
- cheaply, cheap, on the cheap
- dirt cheap
- dime
- keen
- easily acquired, easy
- cheap, inexpensive, low-priced
- trumpery
- catchpenny
- two bit
- cut-rate
- economy
- cut-price
- crummy
- ınexpensive
- come cheap
- ucuz atlatmak
- get off lightly
- ucuz atlatmak
- get off to
- ucuz atlatmak
- get off cheap
- ucuz fiyat
- (Ticaret) bargain price
- ucuz fiyat
- low price
- ucuz içki
- (Argo) dog juice
- ucuz lokanta
- joint
- ucuz para
- (Ticaret) easy money
- ucuz roman
- pulp fiction
- ucuz satış
- sale
- ucuz tarife
- (Havacılık) apex
- ucuz şey
- bargain
- ucuz atlatmak
- to get off cheap
- ucuz atlatmak/- kurtulmak
- to escape from (a tight or dangerous situation) with little or no harm; to get off lightly
- ucuz balkon
- gallery
- ucuz bar veya gece klubü
- barrelhouse
- ucuz bir şekilde
- cheesily
- ucuz bir şekilde
- cheapishly
- ucuz bira
- swipes
- ucuz dergi
- pulp
- ucuz dergi
- pulp magazine
- ucuz edebiyat
- kitsch
- ucuz elbise
- slops
- ucuz elbise
- reach me down
- ucuz emek ülkeleri
- (Hukuk) cheap labour countries
- ucuz emek ülkesi
- (Ticaret) cheap labor country
- ucuz etin yahnisi tatsız/yavan olur
- (Atasözü) Cheap goods usually give their buyer little satisfaction
- ucuz ev
- cheesy condo
- ucuz eşya reyonu
- (Kanun,Ticaret) bargain basement
- ucuz fiyata
- (Ticaret) at a cheap
- ucuz fiyata
- at a cheap price
- ucuz fiyatlı perakendeci
- (Ticaret) off-price retailer
- ucuz gece kulübü
- honky tonk
- ucuz giyim
- reach me down
- ucuz giyim mağazası
- slopshop
- ucuz giyim üretimi
- slopwork
- ucuz gösteri tiyatrosu
- penny gaff
- ucuz gösteri tiyatrosu
- gaff
- ucuz hazır elbise
- reach me downs
- ucuz hazır elbise
- slops
- ucuz işgücü
- (Ticaret) cheap workforce
- ucuz işgücü
- cheap labor
- ucuz işçilik
- shoddy workmanship
- ucuz konut
- (Ticaret) low-cost housing
- ucuz kurtulma
- let off
- ucuz kurtulma
- narrow escape
- ucuz kurtulma
- a close shave
- ucuz kurtulmak
- shave through
- ucuz kurtulmak
- get off cheap
- ucuz kurtulmak
- have a narrow escape
- ucuz lokanta
- hash house
- ucuz mal
- (deyim) catch penny
- ucuz mal
- knockdown
- ucuz mal
- (Kanun) bargain carnivals
- ucuz mal satan seyyar satıcı
- cheap jack
- ucuz mal satın alan tüketici
- (Ticaret) lower end of the market
- ucuz mal ticareti
- petty trade
- ucuz meyhane
- pothouse
- ucuz numara
- cheap shot
- ucuz olarak
- on the cheap
- ucuz otel
- flophouse
- ucuz pansiyon
- doss house
- ucuz pansiyonda kalan kimse
- dosser
- ucuz para
- cheap money
- ucuz para
- cheap fare
- ucuz parfüm
- stink
- ucuz pazar
- (Ticaret) cheaper market
- ucuz polisiye roman
- penny dreadful
- ucuz roman
- dime novel
- ucuz roman
- pulp
- ucuz sandalet
- (Argo) thongs
- ucuz satış reyonu
- automatic basement
- ucuz sigara
- woodbine
- ucuz süs
- trifle
- ucuz tarifeli bilet
- (Ticaret) reduced rate ticket
- ucuz tarifeli bölme
- coach
- ucuz tren
- jerkwater train
- ucuz tren
- jerkwater
- ucuz ve pis lokanta
- greasy spoon
- ucuz ve pis otel
- flea bag
- ucuz şarap
- plonk
- en ucuz
- cheapest
Many of our clothes are made in Bangladesh because it's the cheapest place to manufacture them.
- Onları üretmek için en ucuz yer olduğundan dolayı elbiselerimizin çoğu Bengladeş'te yapılırlar.
This is the cheapest store in town.
- Bu, şehirde en ucuz mağazadır.
- sudan ucuz şey
- bargain
- sade ve ucuz
- frugal
- ekini bol ve ucuz olan yer
- abundant and cheap, where crops
- ucuz atlatmak
- dodge a bullet
- ucuz atlatmak
- to get off lightly
- çok ucuz
- very cheap
Motorcycles are very cheap.
- Motorsikletler çok ucuz.
Tom bought a very cheap camera.
- Tom çok ucuz bir kamera satın aldı.
- bedavadan ucuz
- a giveaway
- buralarda ucuz restoran var mı
- Are there any cheap restaurants around here
- daha ucuz bir oda gösterir misiniz
- Would you please show me a cheaper room
- daha ucuz bir şey var mı
- Is there anything cheaper
- daha ucuz bir şeyleriniz var mı
- Do you have anything cheaper
- en ucuz
- rock bottom
- en ucuz
- knockdown
- en ucuz fiyat
- (Ticaret) knockdown price
- en ucuz fiyat
- rock bottom price
- en ucuz fiyata
- (Ticaret) at a cheapest price
- heyecanlı ucuz roman
- dime novel
- kiralık ucuz ev
- tenement house
- müşteri çeken ucuz mal
- leader
- müşteri çekici ucuz mal
- leading article
- sudan ucuz
- cheap as dirt
- sudan ucuz
- dog cheap
- sudan ucuz
- very cheap, dirt cheap, as cheap as dirt
- sudan ucuz
- dirt cheap
- sudan ucuz fiyat
- giveaway price
- sudan ucuz fiyat
- bargain price
- ucuz kurtulmak
- escape by a hairbreadth
- çok ucuz şey
- snip
- özel olarak kiralanmış uçakla ucuz uçuş
- charter flight