ucuz!

listen to the pronunciation of ucuz!
Türkçe - İngilizce
(deyim) it won't break the bank
cheap

It is strange that he should be put up at such a cheap hotel. - Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.

Do you have a cheaper room? - Daha ucuz bir odanız var mı?

{s} low

Beer is taxed according to its malt content, so low-malt beer is cheaper. - Bira malt içeriğine göre vergilendirilir, bu yüzden düşük maltlı bira daha ucuzdur.

inexpensive

I'd like to rent your most inexpensive car for a week. - Ben bir hafta için en ucuz arabanızı kiralamak istiyorum.

Do you know of any inexpensive stores? - Herhangi bir ucuz mağaza biliyor musun?

cheaper

It's always cheaper in the end to buy the best. - Sonunda en iyisini satın almak her zaman daha ucuzdur.

Do you have a cheaper room? - Daha ucuz bir odanız var mı?

frugal

There's a fine line between being frugal and being cheap. - Tutumlu olmakla ucuz olmak arasında ince bir çizgi vardır.

schlock
cut price
easy

It's easy to make and it's cheap. - Yapması kolaydır ve ucuzdur.

tinny
cost-effective
(Ticaret) low-priced
facile
dirt-cheap

I bought this bicycle dirt-cheap. - Bu bisikleti çok ucuza aldım.

cut-rate
economy
cut-price
crummy
ınexpensive
come cheap
cheaply

We get nothing so cheaply as we want. - Hiçbir şeyi istediğimiz kadar ucuza almayız.

They can make the same product much more cheaply. - Onlar aynı ürünü çok daha ucuza yapabilir.

(giysi) reach me down
giveaway
cheap, inexpensive; easy, facile
cheaply, cheap, on the cheap
dirt cheap
dime
keen
easily acquired, easy
cheap, inexpensive, low-priced
trumpery
catchpenny
two bit
Türkçe - Türkçe
ehven
Az emekle elde edilen
Az emekle elde edilen: "Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk."- B. Felek
Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı pahalı karşıtı
Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı pahalı karşıtı: "Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik."- Y. K. Beyatlı
ucuz!