ucu teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- to tip
- meme ucu
- nipple
- uç
- {i} point
He uses a pencil with a fine point.
- O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.
- Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın.
- uç
- end
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
- NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- uç
- {i} tip
Tom tiptoed into the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.
Tom tiptoed out of the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
- uç
- edge
He stood on the edge of the cliff.
- O, uçurumun kenarında durdu.
Tom pushed Mary off the edge of the cliff.
- Tom Mary'yi uçurumun kenarından itti.
- ucu açık
- Open ended
- ucu halkalı cıvata
- end ring bolts
- ucu bağımsız kaburga kemiği
- floating rib
- ucu bucağı olmamak
- to be endless
- ucu düğmeli kılıç
- smallsword
- ucu eğri levye
- crow foot bar
- ucu kalkık
- retrousse
- ucu kesik
- truncated
- ucu kurşunlu hırbaç
- rope's end
- ucu sararmış sivilce
- rising
- ucu su dibine oturan misina
- ledger line
- ucu tüylü mantar top
- shuttlecock
- ucu ucuna
- scarcely
- ucu ucuna
- nip and tuck
- ucu ucuna
- by a shave
- ucu ucuna
- ill, only with difficulty
- ucu ucuna
- in the nick of time
- ucu ucuna
- fine
- ucu ucuna
- narrowly
Tom narrowly escaped death.
- Tom ucu ucuna ölümden kaçtı.
- ucu ucuna olan
- shoestring
- ucu ucuna yetişmek
- cut it fine
- ucu öne doğru
- endwise
- ucu öne doğru
- endways
- uç
- extreme
He fell from one extreme to the other.
- O bir uçtan diğerine düştü.
Fadil went to extremes to cover up his greed.
- Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- uç
- bit
Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
- Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
- kalem ucu
- style
- meme ucu
- tit
- uç
- coast
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
- uç
- {i} top
- uç
- {s} peak
- ucu ucuna
- tight
- uç
- closing
- uç
- {i} pole
- uç
- lip
- uç
- {f} fly
Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
- alet ucu
- (Havacılık) bit
- anahtar ucu
- web
- boru ucu
- tube end
- dil ucu
- (Dilbilim) blade
- dil ucu
- (Dilbilim) apex
- etek ucu
- (Tekstil) hem
- kablo ucu
- cable end
- kablo ucu
- (Muzik) jack
- kablo ucu
- pins
- kalem ucu
- (Mekanik) tip
- kalem ucu
- penpoint
- kalem ucu
- neb
- kalem ucu
- pen
- kalem ucu
- (Mekanik) bit
- kanat ucu
- (Havacılık) wingtip
- kanat ucu
- blade tip
- kemik ucu
- epiphysis
- kemik ucu
- (Tıp) epiphyses
- keser ucu
- bit
- kule ucu
- spire
- kuyruk ucu
- (Denizbilim) filaments
- matkap ucu
- bit
- matkap ucu
- drill
- matkap ucu
- bore bit
- meme ucu daldırma sıvısı
- (Tıp) teat dip
- meme ucu yapışkanı
- (Tıp) teat stick
- mermi ucu
- (Askeri) ogive
- parmak ucu
- tiptoe
Kate tries to walk on tiptoe.
- Kate parmak ucunda yürümeyi deniyor.
I walked on tiptoes so as not to wake the baby.
- Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.
- sivri ucu olan
- keen
- ucu ucuna
- end to end
- uç
- (Gıda,Teknik) nozzle
- uç
- (Dilbilim) margin
- uç
- (Biyokimya) ultimate
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
- Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
- uç
- lead
Tom wanted a pencil with a softer lead.
- Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
- uç
- (Otomotiv) pin
It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
You could hear a pin drop.
- Sinek uçsa duyabilirsin.
- uç
- extremal
- uç
- (Argo) hardcore
- uç
- nose
- uç
- terminus
- uç
- tail end
- uç
- (Denizbilim) boundry
- uç
- pen-nib
- uç
- (İnşaat) blade
- uç
- (Askeri) point bar
- vida ucu
- screw head
- ucu ucuna
- ill
- uç
- summit
- uç
- nib
- uç
- {i} butt
A bat flying in the sky looks like a butterfly.
- Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
She observed how butterflies fly.
- O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
- uç
- {f} flown
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
Have you ever flown in a blimp?
- Hiç zeplinle uçtun mu?
- uç
- {f} flying
The cost of flying overseas has risen with the cost of fuel.
- Yakıt maliyetinden dolayı deniz aşırı ülkelere uçuş maliyet arttı.
We are flying over the Pacific.
- Biz Pasifik üzerinde uçuyoruz.
- uç
- spout
- uç
- limit
- uç
- flew
She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
We flew from London to New York.
- Londra'dan New York'a uçtuk.
- uç
- tipping
- göz ucu
- eye end
- halat ucu
- rope end
- hava gazı ile çalışan lambanın ucu
- The tip of the lamp with the air-gas
- ip ucu
- tip
- kolye ucu
- Pendant
- uç
- barb
- arka ucu
- (Bilgisayar,Teknik) trailing end
- ayak parmağının ucu
- tiptoe
- ayak ucu
- nadir
- ayakkabı ucu derisi
- toecap
- balon ucu
- balloon tip
- balon ucu
- balloon knot
- bağcık ucu
- aglet
- bağcık ucu
- tag
- bağlama ucu
- binding post
- bağlantı ucu
- connecting terminal
- beyindeki sinir ucu
- thalamus
- buji yalıtkanı ucu
- (Otomotiv) insulator tip
- bum ucu
- stick
- bypass ucu
- (Otomotiv) bypass lead
- bıçak kesme ucu
- end bit
- delgi ucu
- auger bit
- delgi ucu uzatması
- bit extension
- dingil ucu
- axle end, axle journal
- dingil ucu
- axle journal
- dingil ucu
- axle end
- direk ucu
- masthead
- direksiyon çubuğu ucu
- drag link end
- dünyanın öbür ucu
- the far end of the world
- dünyanın öbür/bir ucu
- the far end of the world
- egzoz ucu
- tail pipe
- etek ucu
- hemline
- etek ucu dikişi
- (Tekstil) hem stitch
- etek ucu dikişi
- (Tekstil) blind merrow
- etek ucu dikişi
- (Tekstil) skip-stitch
- etek ucu genişliği
- (Tekstil) hem width
- eve bağlantı ucu
- service connection
- geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (deniz ucu)
- (Askeri) (SE) causeway section, nonpowered (sea end)
- geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (sahil ucu)
- (Askeri) (BE) causeway section, nonpowered (beach end)
- golf sopası ucu
- heel
- halatın gevşek ucu
- slack
- helezoni kabuk ucu
- spire
- hortum ucu
- hose nozzle
- ibrik ucu
- spout
- iki ucu keskin
- two-edged
- iki ucu keskin kılıç
- two edged sword
- ipin ucu elinde olmak
- to be in control of things
- iplik ucu
- yarn end
- itme kolu ucu
- push rod end
- iğne ucu
- pinpoint
- kablo ucu
- cable terminal
- kadırganın kıvrık ucu
- rostrum
- kalem ucu
- pen point
- kalem ucu
- nib, penpoint
- kalem ucu
- nib
- kamçı ucu
- whiplash
- kanat ucu
- pinion
- kanat ucu
- wing tip
- kanat ucu
- airfoil
- kancalı ve ucu kurşunlu olta
- paternoster
- kaynak ucu
- (Otomotiv) welding nozzle
- keman sapının ucu
- tailpiece
- kemanın kıvrık ucu
- scroll
- kemik ucu kancası
- hamulus
- kemik ucu yumrusu
- condyle
- kesici ucu
- (Otomotiv) contact breaker point
- keski ucu
- chisel bit
- kesme ucu
- (Askeri) cutting tip
- kontak ucu
- tip
- kontak ucu
- (Bilgisayar,Teknik) contact tip
- kutup kablo ucu
- round terminal pin
- kuyruk ucu
- trailing end
- kırbaç ucu
- whiplash
- lif ucu
- fiber end
- makara burgu ucu
- roller-type bit
- matkap ucu
- pin bit
- matkap ucu
- drill bit, drilling bit
- meme başı/düğmesi/gülü/ucu
- nipple, teat
- meme ucu
- teat
- meme ucu daldırma emülsiyonu
- (Tıp) teat dip emulsion
- meme ucu daldırma çözeltisi
- (Tıp) teat dip solution
- meme ucu sprey çözeltisi
- (Tıp) teat spray solution
- meme ucu spreyi
- (Tıp) teat spray
- mertek ucu
- rafter end
- mum ipinin yanık ucu
- snuff
- mızrak ucu
- spearhead
- ok ucu
- arrow head
- ok ucu
- barb
- oluklu matkap ucu
- pod bit
- oluklu matkap ucu
- gouge bit
- pantalon paça ucu
- (Tekstil) trouser hem
- parmak ucu
- fingertip
Can you spin a basketball on your fingertip?
- Sen bir basketbol topunu senin parmak ucunda döndürebilir misin?
- penis ucu
- glans
- penis ucu iltihabı
- (Tıp) balanoposthitis
- pense ucu
- tips for pliers
- pipet ucu
- pipette tip
- piston kolu ucu
- piston rod end
- piston ucu
- (Otomotiv) piston nose
- platin ucu
- platinum point
- pompa kovanı ucu
- pump housing end
- roket ucu konisi
- nosecone
- selenoid armatür ucu
- (Otomotiv) solenoid armature end
- selenoid endüvi ucu
- (Otomotiv) solenoid armature end
- seren direği ucu
- yardarm
- silindir ucu
- cylinder end
- sinir ucu
- neural crest
- tampon ucu
- overrider
- tampon ucu kiti
- overrider kit
- tampon ucu çıtası
- overrider moulding
- terminal ucu
- (Otomotiv) terminal pin
- tespit ucu
- (Otomotiv) retaining tang
- tespit ucu
- (Otomotiv) retaining lug
- tespit ucu
- (Otomotiv) retaining lip
- test ucu
- (Otomotiv) test lead
- toprak ucu
- ground terminal
- toprak ucu
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) earth terminal
- uç
- terminal
- uç
- end, extremity; tip
- uç
- tip; point; extremity, end; pen-nib; reason
- uç
- toe
- uç
- tail
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
- uç
- the extreme
The town is located in the extreme north of Japan.
- Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- uç
- point (of a sharply pointed instrument)
- uç
- hist. march, borderland