uğrama

listen to the pronunciation of uğrama
Türkçe - İngilizce
look in

Tom asked me to look in on you. - Tom sana uğramamı istedi.

call on

Tell him either to call on me or to ring me up. - Ona ya bana uğramasını ya da beni aramasını söyle.

You had better make sure that he is at home before you call on him. - Ona uğramadan önce onun evde olduğundan emin olsan iyi olur.

call

Tell him either to call on me or to ring me up. - Ona ya bana uğramasını ya da beni aramasını söyle.

I guess I could call Tom and ask him to come over and help. - Sanırım Tom'u arayabilir ve ona uğramasını ve yardım etmesini rica edebilirdim.

uğramak
stop by

I just wanted to stop by and see how you were doing. - Sadece uğramak ve ne yaptığını görmek istedim.

I wanted to stop by and see how you're doing. - Uğramak ve nasıl olduğunu görmek istiyordum.

uğramak
come over

I was hoping Tom would have time to come over and help us move the piano. - Tom'un uğramak için ve piyanoyu taşımamıza yardım etmek için zamanı olacağını umuyordum.

Do you want to come over and play? - Uğramak ve oynamak ister misin?

uğramak
call at
uğramak
come by

Dan wanted to come by to see Linda's son. - Dan Linda'nın oğlunu görmek için uğramak istedi.

uğramak
to call at, call in at, drop by, stop by (a place) (briefly)
uğramak
(Hukuk) resort to
uğramak
call on
uğramak
to call by/on, to drop in on, to drop by, to stop by, to stop round, to call (in/round) (on sb), to pop in, to come over, to come round; to stop off (at/in); to meet with, to experience; to suffer, to undergo
uğramak
{f} call upon
uğramak
stop in
uğramak
come around

I'd like to come around to your house sometime. - Ben, bir ara evinize uğramak istiyorum.

uğramak
experience
tehlikeye uğrama
peril
uğramak
meet with
uğramak
run
uğramak
(Dilbilim) come under
uğramak
happen in
uğramak
drop by

I just wanted to drop by to say hi. - Sadece selam vermek için uğramak istedim.

uğramak
drop in at
uğramak
run up
uğramak
come

I told you you didn't have to come over. - Uğramak zorunda olmadığını sana söyledim.

Would you like to come over for dinner? - Akşam yemeği için uğramak ister misin?

uğramak
haunt
uğramak
happen by
uğramak
drop over
uğramak
suffer

Suffering from hair loss at her age is so sad. - Onun yaşında saç dökülmesine uğramak çok üzücü.

uğra
pop in

I'll pop in tomorrow morning. - Yarın sabah uğrayacağım.

I'll try to pop in later. - Daha sonra uğramaya çalışacağım.

uğra
call on

You had better make sure that he is at home before you call on him. - Ona uğramadan önce onun evde olduğundan emin olsan iyi olur.

Do you mind if I call on you sometime? No, not at all. - Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.

uğramak
call
uğramak
put in
uğramak
look up
uğramak
pop in
uğramak
look in on
kesintiye uğrama
interruption of
uğramak
drop in

Tom said he wanted to drop in on some old friends while he was in Boston. - Tom Boston'da iken bazı eski arkadaşlara uğramak istediğini söyledi.

ayaküstü uğrama
flying visit
uğra
flour sprinkled on dough (to keep it from sticking to one's hands while one kneads it)
uğramak
(for a road) to pass through or by (a place)
uğramak
come round
uğramak
undergo
uğramak
to rush out into, dash out into (a place)
uğramak
run in
uğramak
to meet with, encounter, or suffer (a difficulty, a disaster); to come down with (an illness)
uğramak
to call in on, stop by to see (someone), or drop in on (someone) (briefly)
uğramak
drop in on

Tom said he wanted to drop in on some old friends while he was in Boston. - Tom Boston'da iken bazı eski arkadaşlara uğramak istediğini söyledi.

uğramak
receive
uğramak
meet
uğramak
visit

I'll see if Tom wants to come over for a visit. - Tom'un bir ziyaret için uğramak isteyip istemediğini göreceğiz.

uğramak
run against
uğramak
to suffer misfortune at the hands of a jinn (e.g. to be paralyzed, to be struck dumb, etc.)
uğramak
incur

You do not want to incur the wrath of God. - Sen Tanrının gazabına uğramak istemezsin.

uğramak
fall into
uğramak
put in an appearance
uğramak
drop around
uğramak
(limana) touch at
uğramak
sustain
uğramak
stop round
Türkçe - Türkçe
Uğramak işi
Uğramak
tutmak
uğra
Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un
uğra
Ekmek yapılırken, hamurun açılması için yanına konulan un
uğramak
Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek
uğramak
Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek: "Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim."- H. Taner
uğramak
Yola devam etmek üzere, bir yerde, kısa bir süre kalmak: "Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı."- S. F. Abasıyanık
uğramak
Konu olmak
uğramak
Fırlayarak çıkmak, dışarı çıkmak: "Zelzele çığlığıyla beraber hepsi evden dışarı uğradılar."- M. Ş. Esendal
uğramak
Yola devam etmek üzere, bir yerde, kısa bir süre kalmak
uğramak
Lakin, millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir."- Atatürk
uğramak
Yaklaşmak: "Erkek misafir geldiği zaman Despina'dan başka kimse salona, kapının yanına uğramayacaktı."- Ö. Seyfettin
uğramak
Karşılaşmak, maruz kalmak: "Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım."- Y. K. Karaosmanoğlu
uğramak
Yaklaşmak
uğramak
Kötü duruma konu olmak: "Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz
uğramak
Karşılaşmak, maruz kalmak
uğramak
Fırlayarak çıkmak, dışarı çıkmak
uğramak
Cin, peri çarpmak
uğrama