tutulmak

listen to the pronunciation of tutulmak
Türkçe - İngilizce
smite
catch on
attack
(for a celestial body) to be obscured from view (owing to an eclipse)
be at a premium
have a crush on smb
be stuck
be in a request
come in
make a hit
to get caught in (a storm)
be held

Someone's got to be held accountable. - Birisi sorumlu tutulmak zorunda.

to be held; (güneş, ay) to be eclipsed; to fall for, to fall/be in love with; to catch on, to click (with sb); to become stiff, to be stiff; (hastalık) to go down with sth
drop
to be held or caught
(for a part of one's body) to get stiff: Boynum tutuldu. I've got a crick in my neck
be taken with
(for something) to catch on, become popular
to freeze up, become tongue-tied
come up
stiffen
go into
be stuck on
to get mad at, get angry at
be enamored of
be smitten with
attaint
be taken
(for a part of one's body) to become paralyzed
indulge
incur
get
held

Someone's got to be held accountable. - Birisi sorumlu tutulmak zorunda.

be in love with
eclipsed
withhold
stiff
to be held

Someone's got to be held accountable. - Birisi sorumlu tutulmak zorunda.

in love with
catch
click
fall
eclipse
tutulma
eclipse

Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere. - Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.

I've never seen an eclipse before. - Daha önce bir tutulma hiç görmedim.

tut
held

They held her in high esteem as their benefactor. - Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.

He held his breath while watching the match. - Maçı izlerken nefesini tuttu.

aşka tutulmak
Be smitten with someone
tutulma
{i} crick

I woke up with a crick in my neck. - Boynumda bir tutulma ile uyandım.

tut
{f} fix

They fixed the sign to the wall. - Onlar tabelayı duvara tutturdular.

tutulma
{i} go
tabi tutulmak
be subjected to
tabi tutulmak
subjected to
tut
cost

I would like to know how much it costs. - Ne kadar tuttuğunu bilmek isterim.

The cost of the air fare is higher than of the rail fare. - Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.

tutulma
(Gıda) retention
tut
hold down

Tom can't hold down a job. He's always getting fired. - Tom bir mesleği tutamaz. O her zaman kovuluyor.

tut
got hold of
tut
{f} restrained

I barely restrained myself from vomiting. - Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.

tut
{f} sustaining
tut
{f} hold

You're holding my hand in the photo. - Fotoğrafta elimi tutuyorsun.

Hold the vase with both hands. - Vazoyu iki elinle tut.

tut
choke back
tut
{f} withholding
tut
{f} withheld
tut
restrain

Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding. - Bazen en iyi yanıt, kendinizi yanıt vermekten uzak tutmaktır.

He could no longer restrain himself. - O artık kendini tutamadı.

tut
retain

We had to retain a lawyer. - Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.

tut
get hold of

Sami tried to get hold of his brother. - Sami erkek kardeşini tutmaya çalıştı.

Tom and Mary's new puppy chews up everything he can get hold of, including Tom's new slippers. - Tom ve Mary'nin yeni köpeği, Tom'un yeni terlikleri de dahil olmak üzere, elinde tuttuğu her şeyi çiğnemektedir.

tut
{f} retained
tut
maintain at
tut
{f} holding

My brother is holding a camera in his hand. - Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.

To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back. - Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.

tut
withhold
tut
hold back

Tom tried to hold back his tears. - Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.

You have to hold back. - Kendini tutmak zorundasın.

tut
held down
tut
held back

The police held back the protesters. - Polis protestocuları geri tuttu.

The police held back the crowd. - Polisler kalabalığı geride tuttu.

tut
{f} seizing
tutulma
popularity
tutulma
{i} immersion
tutulma
olcultation
gizli tutulmak
be kept confidential
kası tutulmak
muscle to be kept
boynu tutulmak
to have a stiff neck, to have a crick in one's neck
boynu tutulmak
crick one's neck
boynu tutulmak
have a stiff neck
boynu tutulmak
have a crick in one's neck
boyunu tutulmak
to have a stiff neck
cezbeye tutulmak
to fall into an ecstasy
dili tutulmak
to become tongue-tied, to be speechless
dili tutulmak
be tongue tied
esir tutulmak
be held captive
esir tutulmak
be kept captive
fırtınaya tutulmak
to be caught in a storm
gün tutulmak
for the sun to be eclipsed
güneş tutulmak
for the sun to be eclipsed
hastalıka tutulmak
to get sick, come down with a disease
karasevdaya düşmek/tutulmak/uğramak
1. to be passionately and hopelessly in love. 2. to suffer from melancholia
kendi ağzıyla tutulmak
to be proved a liar by one's own words
nefesi kesilmek/daralmak/tutulmak
1. to have difficulty breathing. 2. to gasp, catch one's breath
nutku tutulmak
to be tongue-tied
nutuku tutulmak
to be tongue-tied, be so amazed/excited one can't speak
sidikzoruna tutulmak
to begin to retain one's urine for an abnormal length of time; to become afflicted with dysuria
sorumlu tutulmak
be held accountable
sırtı tutulmak
crick one's back
tabi tutulmak
to be subjected to
teste tabi tutulmak
be subjected to a test
tut
heldback
tut
helddown
tut
support

Reason promises us its support, but it does not always keep its promise. - Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.

tut
chokeback
tutulma
fastening
tutulma
being held
tutulma
being held or caught
tutulma
kink
tutulma
attack
tutulma
being held; eclipse
tutulma
(Astronomi) eclipse
tutulma
rating
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
to jump out of the frying pan into the fire
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
jump out of the frying pan into the fire
yağmurdan kaçıp doluya tutulmak
to jump out of the frying pan into the fire
yağmuruna tutulmak
shower
çok tutulmak
be in a great request
ökseye basmak/tutulmak unwittingly
to get oneself into a heck of a mess
üvey evlat gibi tutulmak
to be treated like a stepchild, be treated unfairly
ıspazmoza tutulmak
to have a spasm, suffer a spasm
İngilizce - İngilizce

tutulmak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

tut
A tutorial
tut
To make a tut tut sound of disapproval
tut
{e} expressing dislike
tut
See tut tut
tut
Be still; hush; an exclamation used for checking or rebuking
tut
A word used in Lincolnshire for a phantom, as the Spittal Hill Tut Tom Tut will get you is a threat to frighten children Tut-gotten is panic-struck Our tush is derived from the word tut
tut
If you tut, you make a sound with your tongue touching the top of your mouth when you want to indicate disapproval, annoyance, or sympathy. He tutted and shook his head. tut-'tut tutted tutting to express disapproval by making a tut sound
tut
Tut is used in writing to represent the sound that you make with your tongue touching the top of your mouth when you want to indicate disapproval, annoyance, or sympathy
tut
Society Alt Ntul
tut
A hassock
tut
An imperial ensign consisting of a golden globe with a cross on it
Türkçe - Türkçe
Tutmak işi yapılmak veya tutmak işine konu olmak, popüler olmak
Tutulma olayına uğramak
Bir işe veya birine canı sıkılmak: "Sen filozof geçinen ukala bir adama benzersin
Tutuk duruma gelmek
Bak, ben böyle şeylere fena tutulurum."- H. Taner
Yakalanmak
İşleyemez olmak
Birine tutkun olmak, sevmek
Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak, popüler olmak: "Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu."- E. E. Talu
Yakalanmak: "Hastalığa tutulduğu sıralarda bir sabun fabrikasında çalışıyordu."- N. Cumalı
Ay ve güneş tutulma olayına uğramak
Bir organı işleyemez olmak: "Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu."- F. R. Atay
Bir işe veya birine canı sıkılmak
(Osmanlı Dönemi) HAKB
TUT
(Osmanlı Dönemi) f. Dut
Tutulma
eklips
tut
Eski Mısır'da kullanılan Kıpti takviminin ilk ayı
tutulma
Bir gök cisminin, araya başka bir cismin girmesiyle bütününün veya bir bölümünün görünmez olması olayı
tutulma
Tutulmak işi, popülarite
İngilizce - Türkçe

tutulmak teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

tut
hay aksi!
tut
tüh!
tut
vah!
tut
cik cik
tut
tut! Vah
tut
{ü} Tut, tut! Bir şeyin onaylanmadığını vurgulamak için söylenir: Tut, tut, you shouldn't be reading other people's mail! A, başkalarının
tut
Sus! Adam sen de! Tut
tutulmak