As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
- Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
A strange marine creature was found recently.
- Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.
She's been acting odd lately.
- Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
There was something odd about the way Tom looked at me yesterday.
- Dün Tom'un bana bakış şekli hakkında bir tuhaflık vardı.
Tom came up with a bizarre plan.
- Tom tuhaf bir planla çıkageldi.
Something bizarre happened to me last week.
- Geçen hafta bana tuhaf bir şey oldu.
It's weird that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
Tom thinks Mary is a little weird.
- Tom Mary'nin biraz tuhaf olduğunu düşünüyor.
You're a peculiar girl.
- Sen tuhaf bir kızsın.
You're a peculiar girl, Mary.
- Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
Tom had a funny look on his face.
- Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
This room smells funny.
- Bu oda tuhaf kokuyor.
Her unusual behavior caused our suspicions.
- Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
If you ask me, she's a little unusual.
- Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
Jim acted very strangely all day.
- Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı.
You are looking at me strangely.
- Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
I can't see a freaking thing!
- Tuhaf bir şey göremiyorum.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
We all have our own eccentricities.
- Bizim hepimizin kendi tuhaflıklarımız var.