Hayatımı kaptana güvenmek zorundaydım.
- I had to trust the captain with my life.
Onlara güvenmek zorundayız.
- We have to trust them.
Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
- Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
- You can trust John. He will never let you down.
Ona niçin kimsenin inanmadığını merak ediyor musun?
- Do you wonder why no one trusts him?
Ne söylerse söylesin ona inanma.
- Don't trust him no matter what he says.
O açık ve güvenilirdir.
- He's open and trusting.
Tom'un çok güvenilir olduğunu düşünüyorum.
- I think that Tom is too trusting.
Tom'un çok güvenilir olduğunu düşünüyorum.
- I think that Tom is too trusting.
Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're running a big risk in trusting him.
Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
- Tom says I'm too trusting.
O bana tamamen inanmaz.
- He doesn't altogether trust me.
Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.
- I like him, but at the same time I don't really trust him.
Çocukların her biri için bir vakıf fonu kuruldu.
- A trust fund has been set up for each of the children.
Ona parayı emanet ettim.
- I trusted him with the money.
Tom çocuklarını Mary'ye emanet etmiyor.
- Tom doesn't trust Mary with his children.
Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
- The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're running a big risk in trusting him.
He that trusts every one without reserve will at last be deceived. --Johnson.
I will trust and not be afraid. --Isa. xii. 2.
Merchants and manufacturers trust their customers annually with goods.
It is happier sometimes to be cheated than not to trust. --Johnson.