Tom çok güvenilir ve bağışlayıcıdır.
- Tom is very trusting and forgiving.
O açık ve güvenilirdir.
- He's open and trusting.
Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
- Tom says I'm too trusting.
Tom'un çok güvenilir olduğunu düşünüyorum.
- I think that Tom is too trusting.
Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're running a big risk in trusting him.
Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
- Tom says I'm too trusting.
Tüm yapabileceğiniz birbirinize güvenmektir.
- All you can do is trust one another.
Onlara güvenmek zorundayız.
- We have to trust them.
John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
- You can trust John. He will never let you down.
Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
Yirminin üzerinde kimseye inanma.
- Don't trust anyone over twenty.
O bana tamamen inanmaz.
- He doesn't altogether trust me.
Ben onun hikayesine inanmıyorum.
- I don't trust his story.
O bana tamamen inanmaz.
- He doesn't altogether trust me.
Çocukların her biri için bir vakıf fonu kuruldu.
- A trust fund has been set up for each of the children.
O, bir öğrenci olarak devam etmediği üniversitenin tek emanetçisi.
- She is the only trustee of the university who never attended it as a student.
Tom arabasını Mary'ye emanet etmiyor.
- Tom doesn't trust Mary with his car.
Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
- The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
He that trusts every one without reserve will at last be deceived. --Johnson.
I will trust and not be afraid. --Isa. xii. 2.
Merchants and manufacturers trust their customers annually with goods.
It is happier sometimes to be cheated than not to trust. --Johnson.