Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
- The trouble is that my son does not want to go to school.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
- I have nothing to do with their troubles.
Başı dertte iken benden yardım istedi.
- She asked me for help when she was in trouble.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- He was always ready to help people in trouble.
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
- Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
- He took the trouble to assist the poor man.
İşle ilgili biraz sorunum var.
- I had some trouble with the work.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
- It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
- I could tell at a glance that she was in trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to trouble you.
Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.
- Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.