Yalnız yolculuk ediyorum.
- I'm travelling alone.
Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
- Travelling is easy these days.
Yalnız seyahat ediyorum.
- I'm travelling alone.
Onun seyahat için büyük bir merakı var.
- He has a great fancy for travelling.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.
- She went travelling with her friend.
Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
- If I were rich, I'd pass my time in travelling.
O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.
- She was afraid of travelling alone.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
Onun hayali Dünyayı gezmektir.
- Her dream is to travel around the world.
Ben fakir bir denizciyim, bu yüzden tekneyle gezmekten hoşlanmıyorum.
- I am a poor sailor, so I don't like to travel by boat.
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Seninle yolculuk etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
İki aylığına Avrupa'yı geziyor olacağım.
- I will be traveling in Europe for two months.
Geçtiğimiz yılın bu zamanında Filipinler'de geziyordu.
- He was traveling in the Philippines this time of last year.
O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
- He never travels without taking an alarm clock with him.
Yalnız yolculuk ediyorum.
- I'm travelling alone.
Tom bir gezici satış temsilcisiydi.
- Tom was a traveling salesman.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
- The earth travels in an orbit around the sun.
Işık sesten daha hızlı hareket eder.
- Light travels faster than sound.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Tom dünyayı dolaşmak istedi.
- Tom wanted to travel around the world.
Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.
- Tom wants to travel around Europe.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
- I had a chance to travel abroad.
Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak kaç dakikanızı alır?
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, how long would it take you to get there?
Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
- We've been traveling for three days.
Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
- Dan traveled to London to see Linda.
Fadıl, Leyla'yı görmek için Kahire'ye gitti.
- Fadil traveled to Cairo to see Layla.
Yaz tatillerimin dörtte üçünden daha fazlasını seyahat ederek harcadım.
- I spent more than three-fourths of my summer holidays traveling.
Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.
- I spent more than three-quarters of my summer vacations traveling.
O, seyahat etmeye alışkındır.
- She is used to traveling.
O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
- She likes traveling best of all.
Sağlığının az olması onu seyahatten alıkoydu.
- Poor health prohibited him from traveling.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- Tom makes a living as a traveling salesman.
Bill'in babası bir seyyar satıcıydı.
- Bill's father was a traveling salesman.
a travelling companion.
travel to Spain.
I like to travel.
I’m off on my travels around France again.
I’ve travelled the world.
My drill press has a travel of only 1.5 inches.