Buhar benim gözlüğümü buğulandırdı.
- The steam has fogged my glasses.
Öğle yemeği için Çin buğulama domuz eti köfte yedim.
- I ate Chinese steamed pork dumplings for lunch.
Ütü ısınırken Mary buhar yapmak için hazneye damıtılmış su döktü.
- As the iron was heating up, Mary poured distilled water into the reservoir to make steam.
Atlar yol-silindirlerini çekerdi fakat buhar motorunun icadıyla buhar silindirleri geldi.
- Horses used to pull road-rollers, but the steamroller arrived with the invention of the steam engine.
Biz dil vasıtasıyla iletişim kurarız.
- We communicate by means of language.
Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
- A cloud is condensed steam.
Dil vasıtasıyla düşüncelerimizi ifade ederiz.
- We express our thoughts by means of language.
O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Biz şafak vakti buharlı lokomotif düdüğü ile uyandırıldık.
- We were wakened by the whistle of the steam locomotive at dawn.