Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic.
- Tom büyükbabasının tavanarasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
There was some kind of white powder on the floor.
- Yerde bir tür beyaz toz vardı.
I hate chalk. It leaves powder on your hands.
- Tebeşirden nefret ederim. Elinde toz bırakır.
The horses make dust as they run.
- Atlar, koşarken toz yapar.
We need to dust the desk.
- Masanın tozunu almamız gerekir.
Do you have any powdered milk?
- Hiç süt tozun var mı?
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic.
- Tom büyükbabasının tavanarasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.