Ona karşı tavrım değişti.
- My attitude towards him changed.
Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
- They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
Tom Mary ile ilgilenmediğini söyledi fakat o her zaman onun bulunduğu odanın tarafına doğru bakıyor gibi görünüyordu.
- Tom said he wasn't interested in Mary, but he seemed to always be looking towards the side of the room where she was.
O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.
- She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it.
Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.
- We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals.
Kadın sandalyeden kalktı ve kapıya doğru baktı.
- The woman stood up from the chair and looked towards the door.
Topu duvara doğru çekti.
- He tossed the ball towards the wall.
Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.
- We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals.
O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.
- She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it.
İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.
- The first step toward recovery is admitting that you have a problem.
Tom bana karşı çok cana yakın.
- Tom has been very friendly toward me.
Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
- The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
Topu duvara doğru çekti.
- He tossed the ball towards the wall.
Yol batıya doğru hafifçe kıvrılır.
- The road curves gently towards the west.
Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
- They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.
- The soldiers were disaffected toward the government.
Thus as he spake, lo far away they spyde / A varlet running towards hastily .
She moved toward the door.
I'm saving money toward retirement.
ere that wished day his beame disclosd, / He either enuying my toward good, / Or of himselfe to treason ill disposd / One day vnto me came in friendly mood .
Why, that is spoken like a toward prince. ― Shakespeare.
On the morrow our Lord Abbot orders the Cellerarius to send off his carpenters to demolish the said structure brevi manu, and lay up the wood in safe keeping. Old Dean Herbert, hearing what was toward, comes tottering along hither, to plead humbly for himself and his mill.
He began saving all the money he could, with an eye towards someday buying a house.
... is we have to do, as the president mentioned towards the end of his remarks there, which ...
... data norms are starting to move towards ownership of your personal information. But what does ...