Bütünüyle abartmıyorum.
- I'm totally not exaggerating.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.
Tom tamamen yok olmuş görünüyor.
- Tom looks totally wiped out.
Öğrencilerin toplam sayısı nedir?
- What is the total number of students?
Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.
- Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Hesabın toplam tutarı nedir?
- What's the total amount of the bill?
Tom tamamen yok olmuş görünüyor.
- Tom looks totally wiped out.
Güneş tutulmaları tam ya da bölümlü olabilir.
- Lunar eclipses can be total or partial.
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
- The procedure must be executed correctly and completely.
Tom yerleşimden tam olarak mutlu değildi.
- Tom wasn't completely happy with the settlement.
O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı.
- He completely failed to understand why she got angry.
Toplamın 900 doların üzerinde olacağını hesapladı.
- Tom calculated that the total would be over 900 dollars.
On iki rengin bir toplamı için üç ana renk ve dokuz ikinci derecede renk vardır.
- There are three primary colours and nine secondary colours for a total of twelve colours.
Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.
- I'm totally and completely in love with you.
O bütünüyle yanlış değil.
- This isn't completely wrong.
Ben bunu bütünüyle onaylıyorum.
- I completely approve of this.
İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.
- The total bill for drinks came up to 7000 dollars.
Toplam 100 dolara ulaştı.
- The total amounted to 100 dollars.
Tom başarılı bir biçimde tüm eyaletteki oyların yaklaşık yüzde sekseninin desteğini alacak duruma erişti.
- Tom successfully carried the state with nearly sixty percent of the total statewide vote.
Bütünüyle abartmıyorum.
- I'm totally not exaggerating.
Debby'ye merhaba dedim fakat o beni bütünüyle görmezlikten geldi.
- I said hello to Debby but she totally ignored me.
Biz düpedüz gafil avlandık.
- We were completely taken by surprise.
Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu.
- My uncle has completely recovered from his illness.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
- We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
That was totally wicked!.
The car was totally destroyed in the crash.
You people are completely insane.
- You people are totally insane.
We were completely exhausted from the five-hour trip.
- We were totally exhausted from the five-hour trip.
When we totalled the takings, we always got a different figure.
The total book is rubbish from start to finish.
The total of 4, 5 and 6 is 15.
That totals seven times so far.
It totals nearly a pound.
We were completely exhausted from the five-hour trip.
- We were totally exhausted from the five-hour trip.
You people are completely insane.
- You people are totally insane.
... names, but totally describe their personalities and -- it was a really fun way to spend the ...
... be insanely great. We are terrible drivers. Cars totally kill the shit out of us. [laughter] ...