When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
They debated land reform but never carried it out.
- Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
We're losing too much ground.
- Çok fazla toprak kaybediyoruz.
We're on unfamiliar ground here.
- Burada yabancı bir topraktayız.
The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
He wanted even more territory.
- Hatta o daha çok toprak istedi.
Armies invaded and conquered the enemy territory.
- Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element, metal, toprak, ateş, su ve odundur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.