Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
- When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
Yapacak bir sürü işim var.
- I've got a ton of work to do.
I’ve got a ton of work to do.
His tone was very annoyed.
- Onun tonu çok kızgındı.
Tom ought not to have spoken to his teacher in that tone of voice.
- Tom öğretmeniyle o ses tonuyla konuşmamalıydı.
Green tints prevail in the upholstery.
- Döşemede yeşil tonlar hakimdi.
There are many shades of gray.
- Grinin birçok tonları var.
That's a really weird shade of red for a car.
- Bu bir araba için gerçekten kırmızının garip bir tonu.
About ten million tons of coal are mined every day in China.
- Çin'de her gün yaklaşık on milyon ton kömür çıkartılır.
I have tons of books at the office.
- Ofiste tonlarca kitabım var.
... The demo will be available for to you play with. It's a ton of fun, after the keynote ...
... They just take a ton of computers and some software. ...